ağlamak ya da gülmek

hayatın, yaşamanın bir istenci.

insanlar doğarken ağlamıyor artık,

ruhları daha anne kucağına verilmeden gerildi.

hayli şüpheliler doğmuş olmanın sonuçlarından.

gözleri tedirgin kiminin ödül dediği bu hayatın karşısında.

bu çağ ve bu zamanın ruhu

intihara meylettirdi annelerinin karınlarında.


biz insanlar,

başımız sisli ve bulanık bu günlerde.

farkında bile değiliz

ne neyin dışında olduğumuzun,

ne de neyin içinde.


ayaklarımız şehri adımlar görünüyor

beyinlerimizse fikirleri.

oysa zaman geçiriyoruz sadece bulutlu bir havada.

bulanık akıllarla dolaşıyoruz soluk kaldırımlarda.

düşüncelerde adımları karıştıran bir sis,

her sabah neden uyandığımı sorduruyor bana aynada.


belki bu sisi artık doğumdan beri insanoğlu yanında taşıyacak.

yenidoğanların kanında dolaşacak o zaman antidepresanlar pervasızca.


dünyadan geçişim erken mi geç mi onu da kestiremiyorum.

hayallerimde bile kaçamıyorum bu gerçek görünen dünyadan

en içten reddettiğim bir gerçekliğin dünyası.

havası, suyu ve toprağı insanın yüküyle kirlenmiş dünyadan.


bu saatten sonra bizi yaşatan bir çıkış bulma umudu yalnızca.

inanmak istiyorum

ruhumuzun aydınlık yarınların kıyısında olduğuna.

bir umudum yaşatır beni biliyorum.

belki bir çocuk, belki bir çiçek, belki bir şiir, belki bir kadın.

gelip dolduracak yüreğimin boşluğunu hissediyorum.