Yağmur damlaları birer birer çarpıyor yüzüme. 

Ardından kutsal benimsedikleri toprağa düşüyorlar,

derinlerine işliyorlar. 

Yemyeşil ağaçlara hayat vermek, baharı getirmek için. 


Yas tutan yıldızlar,

O siyah o derin uykusunda!

Karanlık kapatmakta gökleri,

Tıpkı geriye baktığımda göremediğim sen gibi. 


Yıldız tozları süsler saçlarını,

Baharın ezgisiyle. 

İnce hafif esintisiyle kokunu getirir ruhuma. 

Bedenimden ayırır ruhumu,

Hasretinin ağırlığı. 


Yorgun bir kedere yenik düşmüş ay. 

Henüz güneş doğmaya yeltenirken,

Bastırılmış acısını söyler şarkılarla. 

Bense gözlerime toplanmış bulutlar ile,

Yağmurları zar zor tutuyorum gözlerimde. 

Hor görerek gözyaşlarımı,

Geceyi göğsüme dolan gökyüzü ile bitiriyorum. 


Bana beni sevdiğin günleri hatırlatan göklere selam olsun!

En ağır elvedalar senin gibi olmasa ne olur?

Sığınmam karşıma çıkan limanlara,

Satırlarımda dans eden şiirlerim yeter bana!


İşte karşımda duruyor sefa dolu geceler. 

Benimle birlikte acılara maruz kalan bulutlar yoldaşım!

Gökler haykırdığında artan bu kederim,

Acıtmayacaktır şimşekler durduğunda. 

Gurursuzca kapılıp gittiğim girdaplar,

sürükleyemez artık kalbimi bilinmezlere!


Benim için yanmamış sigaran,

Dolmamış kadehin. 

Hiç yağmur olup yağmamış arzulu gözyaşların,

Gözlerinde durmaktan bıkmışken

Gökler senin olsa ne farkeder?

Bulutlar benim,

Benim bulutlar!

Sevda benim,

Şiirler benim!