bir bulut içine kapandığında

taştan yapılma ve hala yerli yerinde

bir kapının tam önünde

'havayı biri içine çekmiş' dedin.

öylesine, çünkü başka türlüsü zor.


senin elin şimdi gidecek-

havada duruşundan anlıyorum.

benden aldığın bunca umudu nereye koyacaksın merak ediyorum,

tozlu televizyon sehpasının yanında belki güzel dururum.

seni de güldürürüm hem.


soluk almayı özlüyorum sonra da çekik gözlerini,

ikisi de birbiriyle sımsıkı görünüyor gözüme zaten


eskiden neyi severdim?

bunu ancak sen söylersin-

gülerken nereye doğru eğilirdi benim başım,

senden, senden çok önce.

bunu da sen aldın benden,

bunu da portmantoya koyarsın.

asılı kalırım, sallanırım, ne hoş.


istersen zift gibi bir kahve demleyeyim sana

ya da gözlerimi oy.

ikisi artık nasıl da aynı,

bırak anlatayım.