Göğsüm ile boğazımın birleştiği yerde çok büyük bir savaş var. Aldığım her nefes beynimdeki düşmanlara güç veriyor. Canımı yakıyor. Kafamı yerden bir kaldırsam içim yırtılacak, gözlerimde esir tuttuğum mahkumlar özgürlüğe kavuşacak diye çok korkuyorum. O zaman ne yaparım ben... Beynimdeki istilacı kuvvetler tüm bedenimi ele geçirir. Bana sağı solu yumruklatırlar, tekme attırırlar, elimi ayağımı kırdırtırlar. Canımı yakarlar biliyorum, perişan ederler, yerle yeksan ederler beni. Çok güçlüler. Bunca zaman nasıl beslendi bu çöl kurtları…


Kendimi hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim.

Tütün içmekten parmaklarım sararmış.

Bunca insan içinde nasıl başardım yalnız kalmayı? Bilmiyorum.

Nasıl fark etmediler beni sahiden? Görünmez adam mıyım ben?


Bu Arnavut kaldırımlarını tanıyorum zira bu şehirde başka yerde bulunmaz bu kaldırımlarından. Top oynarken düşüp dizlerimi yaraladığım dikdörtgen kaya parçaları bunlar. Burası hayat ile savaşmaya başladığım sokaklar, burası Faroz.

Sanırım düşünen yerlerimdeki birkaç düşman saf değiştirdi ve beni limana, deniz fenerinin oraya sürüklüyorlar. Ben orayı çok severdim. Hep orada... Hayır… Hayır… Bu düpedüz, düpedüz düşünen yerlerimin oyunu. Beni limanda ağlatacaklar. Esirlerini kurtarıp beni ele geçirecekler. Beni öldürecekler!

Fenerin ışığı görünüyor. Esirlerim göz kapaklarımı zorlamaya başladı. Korkuyorum. Boğazımdaki yumruya saldırıyorlar. Göğüme zar zor sığdırdığım nefesimi tüm bedenime yayılacak, daha da güçlenecekler. İşin bir kötü tarafı da düşman kuvvetleri haklı, çok haklı. Bir yetmiş boya atmış sekiz kilo, bu bünyeye bu kadar yüklenmeye hiç ama hiç hakkım yoktu benim.

ATMAYACAKTIM İÇİME BU KADAR.

Onları ben besledim, hatta insanlara ne yapması gerektiğini anlatırken bilmeden onları ben eğittim. Devrim kaçınılmaz artık.

Ha-ha, devrim için de ne güzel yer seçmişler. Seçilebilecek en güzel yer… Onca anı içinde en çok kendim ile baş başa kaldığım yer burası.

Dalgalı sert denizi aydınlatmaya çalışsan kendine hayrı olmayan bu eski deniz feneri…


Başımı kaldırmak üzereyim. Artık her şey bitiyor. Liderleri saldırın diye bağırıyor. Allah Allah diye bağıra bağıra saldırıyorlar. Allahsızlar çok güçlü. Bana tebrik etmek düşer . Bu aciz bedende gerçekleştirdikleri devrim vatana millete hayırlı olsun. İşleri zor. Bu aciz bedeni nasıl hayata geri döndürecekler? Hem de bu devirde… Gerçi ne yapacağımı bilseydim bu hale gelir miydim? Korkağım ben, hep sustum. Attım içime içime, şimdi de bunun bedelini ödüyorum işte. O gözü kara liderleri çok zeki, çok. Hep onun başının altından çıktı tüm bunlar. Neyse vesselam, bunlar son sözlerim. Hakkınızı helal melal etmeyin. Ben etmiyorum. BİR İNSAN BU KADAR YALNIZ BIRAKILMAMALIYDI.

Ben şimdi gidiyorum, size benim tanışamayacağım ben ile başarılar dilerim


Buradan manzara da bir başka güzelmiş.