Varlığımın sorgusunda olduğum bir gece ve bir yerde şunları yazdım: 

Yok sayıldığım yerde fiziksel olarak da yok olurum. Kendimi "yok"un içinde var etmek neden? Ben zaten varım. Hiçliğin ve her şeyin içinde, ben varım. Bedenimle bulunmadığım yerlerden ruhum da yavaşça çekilecek. Gideceğim, evet. Önce zihnimde terk etmem gereken yerleri bırakacağım. Sonrasında ise rafine endişelerle yola çıkacağım. Adımlarım ondan geriye dokuz...

 Onuncu ve beni yokluğa götüren ilk başlangıç, tüm bu karmaşıklığı ve karşıtlığı fark etmek oldu. Önce zamanın bir biriminde fark ettim. Sonra sindirdim. Zaten olanı kurcalamak, olanı da aşındırır. Birtakım mekanlardaki varlığımı sorgulamak, dayatmak, "varım, burdayım" çığlıkları atmak, varlığımı zedeliyor. Varlığımın keskinliği beni hiçbir yerden silmez yaşadığım müddetçe. İnsanların hatıralarında kalmak, bir iz bırakmak aslolan. Karşıtlığın zihnime bir bıçak gibi saplanışı tam buradaydı işte. Ölünce de insanların hatıralarında yaşanabilirdi. Varlığın; her şeyde ve hiçlikte -yaşamda ve ölümde- aynı anda bulunması, "ben"im varlığımı sonsuz kılar. Yok oluş aslında bir hiçlik olmadığı gibi, yalnızca yaşam da bize varlığı kanıtlamaz. Biri, diğeri olmadan düşünülemez. Hiçbir kavram karşıtı olmaksızın değerlendirilemez. 

Buradayım, bu evdeyim. No üç, taksim beş. Hissettiklerimle, düşündüklerimle burdayım. Reddedilemeyecek kadar gerçeğim. Görmezden gelinemeyecek kadar görünür kıldım kendimi. İnsanların hayatlarında olmayışım, varlığımı arafta bırakmaz. Son zamanlarda hissettiğim bu olsa da. Ondan geriye giden adımların onuncusunda; bir ip olan varlığımı, bağladığım trabzanlardan koparmak isteyişim var. Varlığım "ben" dediğim şeyinde ötesindeyse, bir apartman dairesi içinde yaşadıklarım, bu öteliğe dahil bile olamaz. Varlığımı hatırlayanlar, bulmak istediğinde beni bulacak. Onuncu adımım, kendimle olan barışımdır. Barış, omurgamdan bu varlık sancısını alır. 

No üç, taksim beşin kapısından son giren olarak, en son yine ben çıkıyorum. Küllüğe son sigarayı yine ben söndürdüm. Evin kokusunu içime kadar çektim, bohçama anılarımızı koydum ve köşe başındaki konteynıra usulce bıraktım. Bıraktım. Yokluğa, hiçliğe, boşluğa; aynı zamanda her şeye ve varlığa giden yolumda önce o evi bıraktım. Ondan geriye dokuz buydu. Var etme çabası yerine zaten olan varlığımı hatırlamak. Kendimi hatırlamak ve yaşamı akışında takip etmek. 

Buradayım. Onca zaman sonra, nihayet. 

6.12.22