Şimdi şarkılarda unutulmayan bir söz gibiyim

Biraz buruk, çokça tekrara düşen.

Anıldıkça alışılan, eskitilen.

Kendimi yaratma hevesi içinde

Etrafa sıçrattığım melankolim,

Saçma sapan yerlerde hatırlatıyor kendini

Ve o şarkılarda ayna tutulan cümleler

Sıvazlıyor bu başıboşluğu

Yalnızlığı çekici hâle getiriyorlar!

Yalnızlığıma âşık oluyorum.

 

Sorsalar bana ismimi şu an

Ne dünkünü hatırlarım ne yarınınkini bilirim.

Ne dün yangına sarılışımı söylerim

Ne de yarınlarda yürümeyi yeniden

Bir başıma, acıdan muaf,

Kitlesellikten bireyselliğe öğrenişimi…

Bugünse yeni döllenen yumurta gibi

Tekrar tekrar bölünüyorum.

 

Uzun duruyor yol.

Henüz başındayım birkaç tutunuşun.

Yeni kömür atılan soba başında çocukluğum

Koş, diyor, muzip sesinden bir kuş uçuyor.

Koşuyorum elimi bırakmadan.

Bu uzun caddede da esnaflar çok kaba.

İlk kez mi görüyorsunuz

Hüznü ayaklarında henüz erimemiş birisinin

Bir çocuğun peşinden sallanarak yürüyüşünü?

Beklemeliyim o sobanın başında.

Okşamalı saçımı çocukluğum.

Büyüme, derim. Büyümek küçülmektir.

Keşfetme ruhunun karanlık yüzünü.

Oraya daha kimse ayak basamadı çünkü.