Camdan sarkıttığım ayaklarımın yerini başım aldı. Gökten eğilmeyen başım şimdi arka bahçeyi gözetliyor. Ağırlaşmak bu, dallarım yere sarkıyor. Ağırlık veren dallarım değil yapraklarım çürüyor. Her bahar küf kokuyorum. Ölmüyorum hiç, kurudukça çürüyorum. Gitgide ayrılıyor içim dışımdan, kopmuyorum. Dünyanın huzursuz, ağaçların rutubetli rengini göstermek için büyüdüm. Rahatsız etmek, insaların yüzünü soldurup kötüyü gösterebilmeleri için. Bin yıldır bu yerdeyim sanki. Rüzgârla gidip fırtınayla dönüyorum toprağıma. Gittiğimden daha yorgun döndüğümü göreli gitmez oldum köklerimden.
Başım yerde, uçakların ardında bıraktığı sise tutunup uçamıyorum. Buhar olup yükselemiyorum, buhar olup uçuyor sevincim. İçime oturup kalan ne varsa içimde, kaçamıyorum. Benden önce de benliğimdeymiş sanki hepsi. Dolunayı bekliyorum içim biraz olsun aydınlansın diye. Aydınlığı hiç kaybolmayacak sanıyorum. Diyorum, bu kez yolum ışıklı, bu kez karanlık saramayacak gövdemi. Sözümü bitiremeden gidiyor. Bir ben kalıyorum arka bahçede, arka bahçe karanlık.
Gözlerim gördüğünü fark ediyor birden, geri dönüyorum pencereme. Sarkan başımı geri çekiyorum. Baş aşağı, düşüncelerimin tam üzerine düştüğüm sanrısının gerçek olmadığını anlıyorum. Yatağıma girdiğimde hâlâ kokmuş ağacın gövdesinde hissediyorum kendimi; duvarlara küf kokusu sinmiş. Koku beni sersemletiyor ama uyutmuyor. Görünürlüğünü kaybediyor dünya. Tavanla taban birbirine yaklaşıyor, arasında bedenim. Kıvrılıyorum, eziliyorum; yitip gidemiyorum.
Ece Nur Kayapınar
2021-05-29T14:49:15+03:00Teşekkür ederim Pınar, keyifli okumalar 🌸
Pınar Kılınç
2021-05-29T01:46:24+03:00Güzel bir üslup, imgeler zorlanmadan belirebiliyor. Eline sağlık Ece Nur. (: