Küçükken karanlıktan korkardım. Hele ki karanlıkta deniz kenarında oturmak işkence gibi gelirdi. Geçip giden zamanın benden götürdüğü şeylerden biri de bu korkularım oldu. Odasından mutfağa giderken bütün lambaları açan o çocuk artık karanlıkta kafa dinliyor. Yalnız oynamaktan canı sıkılan o çocuk artık kalabalıktan kaçıyor. Neden böyle oldu bilmiyorum. Büyüdüm diyebilirim sadece. Fakat büyümenin tarifini yapamam. Sanırım hayat da bu: Yaşadıklarımızı tanımlayacak, yorumlayacak kadar uzun yaşamıyoruz. Ne olduğunu anlamadan ölüp gidiyoruz. Böyle bir durumda, bir şeylerin üzerinde çok fazla durmaya, çok düşünmeye gerek yok.
Ya üzerine düşünmek için bir ömür daha gerekli yada ciddiye almamak.