Tembellik güzel şey, delilik gibi. Toplumun kendini adadığı şeylerden kaçıyorsun aslında, bir çarkın parçası olmanın verdiği dönüş zorunluluğunda değilsin. Tembellik, sol görüşlü yazarların filozofların ortak paydada buluşabildiği tek unsur herhalde. Bu insanlar tembelliği önemsemiş çünkü insan hayatı kazanılacak ya da kaybedilecek bir şey değildir, insan neden yaşamak için çalışmak zorunda kalsın ki? Bu sistem, insanlara tek tek sorulsa muhtemelen kabul edilmezdi ama belli ki tarihin belli dönemlerinde çalışmanın çok büyük bir ahlak/erdem göstergesi olduğu dillendirilmiş bazı insanlar tarafından. İnsanlar tembellik etmeli ki en büyük ayrıştırıcımız olan beyne dönüp sanat, bilim ya da yapı gibi işlerle ilgilenmeli ama burada benim yazdıklarım sadece birkaç hayal, toplumları beyninizle değil, kimliğinizle değiştirebilirsiniz. Bu kıyasta beyni önde tutan insanlar genelde toplumda yoktur ya da bu çarkta geride kalmıştır, toplum kaba taslak bir şey olduğu için beyin gibi incelikli bir yapının çok bir önemi yoktur, içgüdüsel olarak alfa özellikler gösteren bazı insanlar öne çıkar ve insanlara belli oyunlarla o kişinin iyi olmadığı hissetirildiğinde o kişiye dair hiçbir şey yaşanmamış gibi arkalara fırlatılır. Toplum her zaman önünde biri arar, ona hissettirebilen.