ben yüzünün yansıması bir şiir olsaydım,

yahut dünyayı gezen bir kuş...

gözlerim her çarptığında esintisini kaybetseydi sana,

yumuşasaydım.

sana geldiğimde yenik,

titrek ayaklarım olsaydı.

yahut gelmeyi unuttuğum zamanlar dikiş tutmasaydı hafızamda.

bir yalan olsaydım bileyleselerdi,

keskinleşseydim.

kesip atsaydım.

bulut olsaydım,

sen güneşi istediğinde kapatsaydım önünü.

Yahut güneşin peşini bırakıp, kalsaydım öylece.

benzetebilir miydin beni bir şeylere?

beni zımbaladığında öbür kağıda mesela,

beni sevindirmek için miydi,

yoksa diğer kağıt için miydi bu?

uzun süre tutulan bir su gibi, taşsam

varabilir miyim boğazlarına?

kornişleri sökülen perdemin engeli artık yok ki sana.

bu camlardan göremezsin, biraz daha yaklaş bana.

kabarık yazılar gibi ellerim, hücrende.

sen dokundukça da aynı.

ama sen dokunmadıkça da.

asfalt çekilmiş ağzıma bir engel değil dudakların.

kilidi kırılmış bir kapı gibi öfkeliyim sana,

beni zımbaladığında öbür kağıda öfkeliyim.

notumu verdiğinde öfkeliyim,

altlarını çizdiğinde öfkeliyim yazılarımın,

alıp kaldırdığında beni rafa öfkeliyim.

öfkeliyim dolaplara attığında.

nağmelerin fazla ağır

ve meraksız bana.

kusurlarım çok,

duvarlarım çatlak seni düşünürken baktığımda.

kavaklar daha çok uzuyor ben baktıkça.

farklı şeyler de var

ama hepsi çarpık, zikzak, rampa.

kemikleri eğriliyor ruhumun,

varılmayınca sana.

bir kamburumdan başka nemsin dünyamda?