Bir kaç sözcük sonra bitecek herşey.

Öyle mi?

Öyle mi?

Ey çelişkim!

Sonra herşeyin biteceğine inanma yalanıyla bir soluk alarak.

Bazı derin şeyler ve bazı derinleşmiş yaralarla. Geldim. Gittim ve tekrar geldim.

Yeni bir sayı aldım yaşıma. Ekim'i hiç sevmeyen kalbimle. Çünkü Ekim hep yanılgı bir doğumu büyütüp durdu bende.

Derinleşti. Derinleşti ve tekrar etti boşluğum...

Bu derinliğin boşluğunu anlamak imkansız.

İki kişilik bir suskunluk.

Bir surette başka bir yabancıyı her gece saklayıp her sabah sunan bir yalana.

Sonrasında suskunluk ve hep çok oluyor suskunluk.

Bu suskunlukla yarım kalacak.

Bir cümleyi eğip büküp geceye bırakmak için. Bir boşluğu ne kadar dolandıysa o kadar hafıza kaybı yaşayan aklımla. Nerdeyse hiç hatırlamak istememe artık.

O sorular, o cevaplar ve imkansız bir çözüme duyulan umut.

Önce burayı terk etti ellerim. Önce buraya öfkeli ve yılgın. Hissiz kalan bakışlarımı anlatamam artık aynalara.

Çünkü burası hep yanılgı. Burası hep geç bir yanılgı. 

Yanılgılar üst üste ve çoğalarak içimde.

Hep kırıldığı yere varan ve orda takılan şeyler gibi. Kendine pişman. Kendine kızgın.


Ağaç nerde kurudu? Su nerede durdu?

Kurumanın ve durmanın bilgisi bir yenilgiyse eğer ve böylece kabul oluyorsa alışmaya hayata. İnsan niye uğraşır viran bir bahçe için? Hep kuruyacaksa sonrasında inancın. Niye? Niçin?

Burası eğik. burası gedik. Burası olmamış olan bir yüz. Kaç kez saklar sesinde bir kırgınlığı?

Adımdan sonraki bilinmezliği ve yıkımı durdurmamanın sancısı.

Yanılgı yayıldı. Yanılgı büyüyor.

Beni de kopacak bu fırtına beni de yıkacak bu sarsıntı. 

Burası bozkırını içinde taşıyan o taşlar kadar sert ve kurak. Burası o darmadağın bahçe. Burası hep yitik yer.

Tamamlanmayan o boşluk.

O boşluk baki kalbinde.

Tekrar tekrar diyorsun bunu:

"Güneş değecek bu kez ama inanmayacaksın. Güneş değecek ama sen inancını yitirdiklerinle bıraktın buraya...Güneşin değmesi ne işe yarar artık kurumuş olana?"

Yanılgı sessizce büyüyen bir sarmaşık gibi zehirle bürünüyor bedenime ve günler zehirleniyor bir ömre yayılarak.


Bir cümle düşün hep eğik. Hep eğik bir cümle. İşte öyle bir şey gibi...

 Herşeye inancını yitirmiş bir cümleyi nereye bırakmalı? Nereye koymalı bu yüklemi? Bu özneyi neyle tamamlamalı?

Bilmiyorum diyen o içindeki ses, o çaresiz ses. O yorgun sesle...

Yanılgı büyüyor. Yanılgı yayılıyor bu bahçede. Kurumanın ve durmanın suya, ağaca yayılmış haliyle. Bu bozkır kendi içinde büyüyor. Kendi içinde büyüyen bir kuruma...

Yanılacak ve yenilecek.

Yanılacak ve yenilecek çünkü ağaç. Çünkü kök. Çünkü gövde. 

Diyecek ki kendine:



Hep bir yerlerde yanılacak ve yenilecek bir cümle gibi tamamlayamıyorum kendimi...