Günahlarından arınırken evden atılmaktan korkuyorsun.  

Başında beyaz bir tavşan var, hareketsizce duruyor. Onu her yere götürdün, kafanı eğdiğinde tavşan düşmedi. Saçlarına tutkalla yapışmış gibiydi, hiçbir hareket onu sarsmadı veya korkutamadı. Tepkisiz, huzurlu mu huzursuz mu anlaşılmayan bir tavşandı bu. Tüyleri bembeyazdı, hiç toz yoktu üstünde. Yuvası ise çöplük içindeydi, berbat bir koku yayıyordu etrafa. Yağ ve kirle bütünleşmiş, yeni bir varlığa dönüşmüştü. Bu, her depremde pisliği fısıldayan ağzı bozuk, kendi saçlarını yaratmış ve ikiye ayırmış. Çizginin tam üstünde tavşan duruyor.  

Beyaz tavşanın yuvadan haberi yok, çizgiyi dün hissetti. Kakasını yapıp kıçını kaldırdığında başını hafifçe geriye attın. Küçük kahverengi toplar ensenden aşağı düştü. Tavşan tırnaklarını derine geçirdi ve kendini hızla yuvaya bastırdı. Bir çizginin üzerinde olduğunu o vakit anladı. Bu ona ne hissettirdi bilmiyorum, gözlerini yuvaya dikti. Çizgiyi görmek istiyordu ama yerinden kalkmak zorundaydı. Yerinden kalkarsa düşecekti. Başın hiçbir fırsatı kaçırmayacağına emindi tavşan. Her ufak kımıltıda onu aşağı göndermek için elinden geleni yapardı. Ve eğer bir gün dileğine ulaşırsa tavşanın feryatlarını duymazdı. Banyoya koşar, su dolu küvetin içine başını sokardı. Tavşan ölmek istemiyordu, çizgiyi merak ederek yaşamak zorunda olduğunu anladı.  

Beyaz tavşanın çok büyük günahları vardı. İlki yalan söylemişti; ‘’Ben bir tavşan değilim bir insanın beyazlamış saçlarıyım.’’. On yedi yaşındaydı ve kendine çok iyi bakmıştı, bir insanın kafasına konacak kadar talihli olmalıyım, demişti. Arkadaşları anne baba olurken o yola çıkmıştı. Kanalizasyon borusunun yanında aradığını buldu; kirli ve yorgun bir ceset.  

İkincisi işgal etmişti, hak etmediği bir yere el koymuş, onu özgürlüğünden mahrum bırakmıştı. Deri nefes alamayacaktı, su görmeyecekti ve en önemlisi dört kiloya yakın bir ağırlığı her dakika taşımak zorunda olacaktı.  

Üçüncü ve son günahı durmaktı. Tanrı onu zıplasın ve koşsun diye yaratmışken tavşan durdu. Durmayı durduramıyordu. Daha fazla durmak adına daha fazla günah işledi. Gözünün önünde acı çektiler. Ağlayan bebekleri izledi, bir dünya savaşına denk geldi. Komutanın başındaydı, çadırın kapısında dikildiler. Askerler ve düşmanların vahşice öldürülüşüne tanıklık etti. Bazıları hak istedi, mahkemeye çıktı. Davayı masum bir şahidin kafasında dinledi tavşan. Bir evsizin başındayken tüyleri kabardı. Narsist bir kadının yalancı inlemelerini işitti, saçlar sıcak ve yumuşaktı.   

Tavşanın çok tuvaleti geldi bir gün. Doğduğundan beri kaka yapmamıştı. Kanalizasyona dönecekti. Beyazlamak için ben beyazım dedi, beyazım diye yineledi. Çizgi ortadan kalktı.