Sigarasını yaktı,

Uzun ince parmaklarıyla.

Sigaradan nefret eden kadın yaklaştı yanına

Ellerinden,

Çocuk kokusu yayıldı ortalığa.

Ezan sesiyle birlikte

Dünyanın sabaha karışacak yorgunluklarını aldı

İki elinin arasına.

Yirmi dört saat açık olan fırından çıkan

Ekmek kokularını sürdüm,

Boş dairelerin

İki kişilik kahvaltı masalarına...


Düşü uyandı,

Yürümeye başladı

Kalbimin atışından daha güçlü

Büyük adımlarıyla.

Ve bastığı yol oluverdim oracıkta.

Kanatlarımı ellerine verip,

Saklandım bir bacanın deliğine.

O bir kuş olup giderken,

Ben özgürlüğe aşık

Kapısı hiç kapanmayan bir kafes oldum ardından.

Bir gün uğrasaydı eğer,

Tüm demirlerimi eritip

Kuşlaşırdım ellerinden.


Ertesi gün yağmur damlası olarak sıçradım

Bir otobüsün camında.

Gözyaşlarımı gizlemeye çalışırken,

Düştüm önü izmaritlerle dolu olan bir adamın

Ayak uçlarına.

Olan oldu

Külleştim parmaklarında.

-İnsanlar artık kendine farklı bağlılıklar bulmalıydı

Savurdu savurabildiği kadar dumanımı

Artık yağmurlar bile temizleyemezdi yokluğumu.

Korkuluklardaki damlalar gibi düştüm alt katına,

Hiç korkutmadı yokluğum onu

Hiç sarılmadı varlığıma.

Şimşekler çakarken ağladı ranzanın üst katı

Güneş doğdu doğmasına da,

Mumlar sönmedi.

Kahvaltılar da yoktu artık

İnsanlar sevgiye oruçluydu.


Küllerimle dağıldım yeryüzüne.

Üfle dedim gözlerime,

Yeniden açayım ellerinde.

Köpekler bile bakmadı yüzüme

Götürdü beni yağmurlar,

Bir köpeğin kanadında.

Otogar soğukları yuttu kalbimi.

Kurtaramadım ve battım git gide

Sigaranın ucunda açan çiçeğin dikenine.

İster yak dedim sigaranın ucunu

Öldür çiçeği

Yaşat sulayıp dudaklarınla istersen de

-O ise can çekiştirdi dudaklarının içinde...