Bir çıkmaz sokağa girerseniz ne yaparsınız? Aradığınız şeyin burada olmadığına ikna olup Hemen geri mi dönersiniz? Yoksa asıl kurtuluşun tam da orada olduğunu anlar mısınız? Eğer hayatınızda bir kere olsun çaresiz ve yorgun hissetmişseniz ne demek istediğimi çok iyi anlarsınız. Sizi yoran ve boğan şeyler vadedilenlerdir. Seçenekler ve onların ne kadar berbat olduğudur asıl mesele. Birçok yön ve bir hak, karar hakkı! Bir özgürlük, seçim şansı! Nasıl olur da bu kadar güzel anlamlar içeren bu kelimeler, bir insanı ruhundaki çıkmaz sokakları sevdirecek hale getirir? Berbat bir başlangıç mı? Yoksa yolda verilen kararlar mı? Kadere mi bırakır kendini yoksa kaderine karar verebileceğini mi düşünür? Doğuştan belli ise kaderimiz ve de hangi yolları seçeceğimiz, hangi sokak vazgeçirebilir ki bizi gerçeğimizden? Her yol ayrımında fark yarattığımızı kadere bir çelme taktığımızı düşünürüz. Bunu yapacağımı bilemezdin hayat! deriz. Hayatsa farkındadır, bütün ayrımların bütün seçeneklerin bizi nihai sonumuza sürükleyeceğini bilir. Seçimlerimizin hayatımızda bir rol oynamadığını düşünenler, belki siz de onlardansınızdır. Fakat şöyle bir gerçeklik vardır ki son bellidir; ne kadar acı verdiği, ne kadar can yaktığı, ne kadar çıkmaz olduğu da... Her şey belli, nihai son. Ama asıl olan son değildir, asıl olan hayatın, hayatımızın nasıl sonlanacağı değildir. Asıl olan, gerçek olan sona nasıl vardığımızdır. Hangi yollardan ayrılıp hangi yollara girdiğimizdir. Nelerden kaçıp nelere koştuğumuzdur. İhtimaller, keşkeler öldürür insanı ya da pes ettirir. En zor kelimedir "belki", diğer seçeneği düşündürür. Keşke dedirtir. Seçimlerden ve hep üst üste zoru seçmekten yorulan insanlar sever çıkmaz sokakları. Hemen dönmezler, mümkün olduğu kadar kalmak isterler, dinlenirler bu yolda, aceleleri yoktur. Onlar sadece daha fazla yorulmak istemezler, daha fazla seçim daha fazla ayrım daha fazla zorluk istemezler. Bu yüzden severler çıkmaz sokakları ve de anlarlar asıl kurtuluşun içinde olduklarını...