I


Gülleri sen al, saplarıda bana kalsın;

dikensizler sanki tek kullanımlık gibiler.

Gül değil de bir ürün gibiydi Allah kahretsin!

Papatyaları sakladım senden,

sevmiyorsun, belki de papatyalarla 

oynanan seviyor sevmiyor kumarlarından.

Kumral bir kartanesisin sen yani şimdi,

erkek çocuğu ayakkabılarında ki bağcıklarını çözdüğüm.

Sense irkintimi erkenden yenmeme müttefik olan

uykularımda beni sıcak vadiler gibi bağrına basan

şefkatli ve şehvetli kadın. 

Geceyse tazelenmişti sevgimizle,

berrak cam gibi buğusuz gökyüzü ve yıldızları

keyifleri yerindeydi o gece bir vaşak uludu

yedi türlü kurduyla ünlü o ormanda bir buse

yalnızlıklarımın üzerine pustu..

Yalan dolana itliklere kefenlere sayfa çekilmişti,

bundan böyle bak ben seni nasıl seveceğim şaşacaksın!


II


Ayak bileklerinde ölen dostunun anısı taşır,

rivayete göre ne pembe olabilir nede mor

kumral bir yunan heykeli gibi estetik ayak bileklerinde

onunla geziyor gittiği her yerde,

tüm taşralar tanıyor çingenemi.

“Bugün bir ölüyle gezmek istemiyorum.” dedi.

Arıyor hiç inşa edilmemiş evini

son sigarasını hiç içmediği

biz yerken habersiz 

anason dudağında son akşam yemeğini. 

Takılıyor insanlara bir uçurtma gibi

hadi çay koy, içmesek dahi

huzur etsin varlığı seni. 



lll


Aylaklarca seviyorum seni,

çıldırmış bir kuzgun gibi seni,

irkitiyorsun bak tüylerimi.

Eşini kaybetmiş bir tuzak oyununa

çiftten teke düşmüş kuzgun gibi.

Seviyorum seni bir kırmızı kuşak ile bağlı

sırtından iniyorum garlara.

Sen ki kayboluyorsun terli yolculuklara.

Taşlanıyorum kara bahtımdan 

akarken yaramdan irin.

Başında duruyorum çünkü bekçisiyim

tüm dört yolların senin geçtiğin. 


lV


Haydutlara dadanmışsın vaktinde sen

ben kötü kadınlara meyletmiş iken.

Güneş turuncu doğacağından bi haber iken

turkuaz gökyüzümün üzerine saçlarının

sen ki toplamışsın her örgüne bir bahar çiçek.

Solmuşlar üzerinde, aman bir boşvermişlikle. 

Sessizliğin tekinsizdir nevresimlerde

durgun bir su gibi yansımak gerekir üzerine.

Seviyorum seni üzgün bir devrimci gibi

evim ayaklarının altında mevsimlerce

sürsün istiyorum sevgilim.

Sürükle beni.


V


Baş ucumda Büyük Saat,

ha kavgada ha aşkta geyikli gece.

Tenhaca bölgelerinden öpüyorum seni

bir güzel kızcağızsın sen tilki uykusunda.

Ha burada ha bilmediğim topraklarda

bir bilinmez gurbet imiş içimde ki aşk. 

Yollara bastınmı sen,

ben kaburgalarında gezen bir damlacık ter. 

İşte budur sevmeklerin en erdemi. 

Dar ağacından inip öpüyorum seni,

zincirlerimden kurtulmuşum çılgın bir vaşak gibi.

Senden daha bıçkın bir kadın tanımıyorum,

gözlerine baka baka aşk diyorum. 

Ayakkabılarını kapımın önünde bağlamak istiyorum,

gitmen beni ölü şairlere koşturur sevgilim.Seni toprağı sever gibi sevdim,

hasatı düşünmeden ekmeyi ve eşelemeyi.


VI


Yaralarını ver bana sevgilim oracığa gömeyim.

Benim bu yüreğim hayalperest midir?

benim bu yüreğim aşıkmıdır aşka?

Süpürge tuttu sevgili,

eline her şey yakışırdı, ne tutsa. 

Uçmasın diye tuttum onu eteğinden,

bir üflesem ay düşecekti göbeğinden.

Ayakta bir Negroni içtim, içmesem

konuşacaktım, konuşsam sıkacaktım ruhu.

Süpürgesi bacaklarının arasında,

gitti tilkileri seyretmeye uçmağa…

O süt beyaz omuzlarında birer kuzgun.

“Gak” dediler, saçlarını Nisan’a salınırken.

Bir peynir düştü avucuma,

saat ilk görüşe beş var.

Kadife ayaklarıyla dans edişi,

anason kokan dudakları boynumda. 

Benim boyum uzuyor..


Vll


Bazen karıştırıyorum ya,

ne demekti esmer bir çocuk. 

Senin lügatında kaybolmuş,

buz gibi rol kestiğin o çocuk.

Şeker kamışından yapılma

katil pembesi pamuk şeker dudağında.

Alış otobüs duraklarına, 

alış yaz terlemelerine ve

Otogar anonslarına. 

Bilirsin kaçta gelmiş

kaçta kaçmış, bilirsin

bir dolmuşun penceresinden

hangi günü koklamak. 

Bilirsin nasıldır 

dizlerinde yağmur sızısı, 

bilirsin bir gelişin yoklaması. 


Vlll


Turuncuyu bir turkuaza tamlarsın,

bir pul dilimde şeyh, ay ana ürperir

nefesim çocuk göbeğinde dirilir,

bakışlarım kadın olan göğüslerinde.

Şu içimdeki şairi nerde görsen tanırsın

seni yoldan çevirir ve bir öpüş verir

şalvarın yırtmaçlı, cebin deliktir

bakışların ülkem olan pencerende.


IX


Bir kasaba dillendir bana,

açıkça dilendir halkını orada

safça aşka yürüt beni

ayaklarını işkillendir üzerinde 

ellerimi avuçlarımdan tutma.

Çılgınca bir şölendir aşka koşmak 

şimdi sesim tanınmaz,acıdır.

Bende tarçın, sende hanımeli kokusu

nerde çarpışsak bulur huzuru.

Aşkım olan gözlerini kapa,

kapat şehrin meyhanelerini 

hazır bulmuşken seni.

Hasret kadıncağzım,

harbe düşmektir şimdi ağzından

cüzdanımda senin mendilin.


X


Seni bir çıplak düşlesem geçiyor sıkıntılar

“Senle uçurtma olayım” 

 ama sen seç rüzgarı. 

Lodos güç, 

Karayel bizlik, biraz uçarız. 

Sırtımda gezen bir damlacıksın 

ki aşağı kayan, yokuş aşağı.

Her sabah tırnaklarını 

kesersem, biraz seni tanır

şanslıysam yanına kıvrılır,

gözlerim açık yatarım. 


Xl.


İlkokulda annesini görünce 

yere saçtığı lokmaları var zihnimde

video filmler doldurtmaya koşarken

o kız önlüğüyle. 

Bak şimdiden emek kokar avuçları

nasıl baksam emektardır 

o dövülmüş bir kızdır.

Havuçlu kek kokusu sabahın 

belini yakan hadsiz ışığıyla

yürür, ıssız

bir adam ölür, ayakları çoban yıldızı

kokan kadıncağız;

uzaklara biletler yakarak 

naifçe yürür. 

Yalın ayak bir kız çocuğudur şimdi 

seninle hüzün, taşırsın onu

dut bahçelerinde kırmızı.