Yine o uyku tutmayan

Kuş sesleriyle uyanan

Rüyalara dalan “ben”


Temmuza giden yolculuk

İzindi, sevinçti, hasretin sona ermesiydi...


Almanya - Türkiye yolculuğu başlasın

Anamın “poğaçaları sepete goy gızım”

Peynir, ekmek, zeytini demesi


Zekiye teyzem, “gadasını aldığımın” 

Çok söylerdi bu sözleri

Anlamasam da

Ne hoş gelirdi çocuksu kulaklarıma


Köftesi, lokması, meşhurdu sarması

“Küçük tüpü aldın mı, Zekiye’m!” diye

Çağırması

Hasan emmimin

E bide lokma arası, karpuzu... 


Babama bavulları kapatmak düşerdi

Kilosu tartılmadan

Nutella, çukulata, sucuğun

Üstüne basardım eskimiş “Almancı” bavulun


Türkiye’de “Almancı” 

Almanya’da “yabancı” 

Derdi anam hep

Yıllar sonra anladım anacığımı... 


Ve telsizlerle yolculuk başlardı


Cicili bicili pembe terlikli

Elbisem de oyalı, fileli

Fötr şapkam da eksilmezdi

Yazdan yaza başıma taktığım


Öyle ya

Yaz mı vardı Almanya’da


Telsizin son ayarını yapan babacığım

Uykusuz kalan kardeşlerim

Ana babaya hasret kalan anacığım... 


Lakabından bilirdik

Kimin önden gittiğini

Kimin havalı solladığını

Kimin de yolda uyukladığını... 


“Başkan”dı babamın adı

Komşumuz “sıfır altı”

Nevşehirliler de “sarı hacı” 


Ne güzeldi, haz aldığım 

Üç günlük yolculuğun

Doyasıya izlediğim

Hayallere daldığım 

Gurbet yolcusu... 


Hele de yolun sonu “memleket” ise

Önemi yoktu kim nereye

Nevşehir mi, Ankara mı

Yoksa yeşil miydi Rize


İstikamet Kapıkule

Memleket ise Türkiye! 


Ve yine safça, masumca 

Hatırlarım seni “çocukluğum” 

İyi ki varsın sen...