bir hınç dünyaya getirdi beni,
tanımadığım bir mahalleden, sorumlusu olmadığım bir nefretten doğdum.
kimse birbirine düşmanı göstermezmiş
birbirine dimdik bakan mahalle kapıları-
tek kelime etmeden yanan sobalar.
ortada akıp giden yoksulluğun bıkkınlığı.
baştan beri yenik düşmek ne demek?
bir sevgiyi sorsalar hiçbir şeye benzetemezdim.
yine de bir parkın bahçesinde kuşlara yem veren teyze bile anlardı,
bir çocuk bazen babası annesini sevsin ister.
dedikleri düşman dağılmış, büyüdüm ve onlardan duydum.
bu yolları yürümelisin dediler.
ben de yürüdüm.
kimsenin duymadığı bir kamçı sesiyle,
hep acılı, sarsak, bihaber-
bir kan bağrımda- öyle.
insan o kapkaranlık eve bile yalpalaya yalpalaya dönmek istiyor,
dünyaya kendimi bir derin nefesle atan bendim.
aptaldım,
en kötüyü evin içinde sanacak kadar kin dolu.
incinmeyi dört duvar arasında birbirimizin gözlerinin içine baka baka öğrenmedik mi?
burada babam annemi değil, kimse kimseyi elinin ucuyla sevmiyor.
bunu nasıl kural addedersiniz?
-her şey kendi içinde korkunç şekilde hizalı-
güneş batıyor, bu eşsiz mucize.
güneş batıyor, kimse bakmıyor.
benim aramaktan başka derdim yok,
bu açıdan hiçbirinize de eş sayılmam.
ne çocuk oldum ne de istenen,
ev denince de bir kaçma isteği kaplıyor bağrımı.
kinden doğsam ne olur ya da unutulan bir aşktan?
başkasınındı, soğuktu, yine de kendi halindeydi her şey.
eğer yeniden bir hınçtan bile doğsam
evimizi güneşin doğduğu yere ellerimle taşırdım.
kanımı kusardım, toprağımı temizlerdim,
dışarıdakiler öyle kalsınlar, biz böyle kendi mutsuzluğumuzda.
Mazlum Tedik
2022-04-20T18:12:27+03:00Kaleminize sağlık