Gökten daha kucaklayıcı olmak lüzum etti.

Ve yürek, denizden daha kıpır kıpır.

Ve hatta bir ağaçtan daha da yaşam dolu, boynu bükük hilalden daha da vakur.

Tanımak gerekti örfü âdeti.

Ve bilmek lüzum etti acıyı, kederi, bulmak gerekti kendi başına çareyi.

Düştüğünde kalkmayı; insana, haline gülenler öğretti.


İstemsizce, ne de çok şey lüzum etti!

Büyümek gerekti işin özeti.

Şimdilerde çocukken geçtiğim yerler, anımsamaz beni,

Zira benden sonra nice çocuklar savdı oralar, nice çocuklar geldi geçti.


Bense şaşarım, nasıl yapar insan kendine büyümek gibi bir ihaneti.

Bence ölümsüzlükten ziyade çocuk kalınabilmeye ilaç geliştirilmeli.


Dizimin kabuğu yok artık, artık salça mundar eder ekmeği.

Koşmak, koşmak, koşmak, isteği.

Merakla sormak toy aklımın her ermediğini, öyle ki sorularım insanlara bıkkınlık vermeli.

En çok solucan için toprağı hırsla eşmeli.

Ve toprakla dolmalı, henüz, annemin kestiği tırnaklarımın dibi.

Dar ve dik sokaktaki maçta, sert meşinin yüzde ki izi.

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor” -si’li mi -si’siz mi?

Kaldırımın renkli taşlarına ayak değmemeli.

Bir büyükle yürürken onun iki adımına karşı hızlıca atmak üçü beşi.

Galatasaray’mış Avrupa’nın Fatih’i.

Neler döndüğünü anlamamak, sadece düşünmek yarınki çizgi filmi.

Terli terli su içmek ve göğüslemek falsolu terliği.

Bir çikolata beni her şeye yeniden ikna etmeli.

Zengin komşu çocuğunun kömürlüğündeki üç tekerli sarı plastik bisikleti.

Yırtık çoraptan kaçırmak askeri.

Bir dede ile camiye gitmeli ve herkes secdedeyken kalkıp etrafı süzmeli.

Kışın giyilen örgü çoraplar ve tavana vuran soba alevi.

Ders amaçlı atılan tokat izleri.

Büyük çubuk en fazla beş tane gidecek kadar sürmeli, ilk kez gördüğün biri ile arkadaş olabilme süresi.

Yaşlıların sevecen ilgisi ve tekerlemeler ısrarla ezberlettikleri.

Korkunç gelmeli hala mezarlık, mezarlığa alışmayı kim ister ki?


En fazla taso, en renkli misket, en güçlü futbolcu kartı ve salakça arzulamak büyümeyi.

Başka bir şeyin yoktu o sıralar zerrece önemi.