Geri dönmenin mümkün olmadığı günler birikir gözlerimin falezinde.

Orada!

Bakışlarının dokunduğu sonu sonsuz kafiyesiz satırlarda.

Öyle ya tebessümündeki eda, ince bir keman sesinin şarkıya girişi gibi.

Emek sinemasının mavi duvarlarına asılan yeni vizyon afişlerine sevinmek gibi. 

Ayaz bir gölgeye düşen sıcacık güneş desem yeter mi gülüşünü anlatmak? 

Şimdilerde pek manidar değil ama hala güzel, seni sevmek hakkında yazmak.


Geri dönmenin mümkün olmadığı günler anlatılır ketenpere aşklara. 

Artos'un eteklerinde tüttürülen bir türkünün çığlığı kurşun döker dudaklara. 

Seninle Van'ın masmavi çarşafının kıyısında,

Benzer şivelerde ekmeğe kete denilen bir kahvaltı sofrasında,

Veya Van Kalesi'nde Cumhuriyet caddesini seyreden bir yamaçta, 

Aşka, coğrafyaya, Mezopotamya'ya dair mühim meseleleri tartışmak, 

İnsanlara ölümcül eleştirilerde bulunmak, 

Arada bahse giren peygamber kurtarmış örümcekten hoşbeş etmek. 

Şimdilerde pek manidar değil ama hala içimi yeşertir, seni sevmek hakkında yazmak.


Geri dönmenin mümkün olmadığı günler kazılır çok yönlü suçlara. 

Yüzüme çalınan iki nehir, 

Dilimde yeminli bir şair,

Yanaklarına demlenen hasret busesi.

Mesele yalnız ölmek değil, 

Akdamar'da boğulmak da değil. 

Yemin ederim değil. 

Mesele kalemimdeki beyhude sevdanın intikam alamadan hayattan göçüp gitmesi. 

Şimdilerde pek manidar değil ama hala güzel, kalemimin seni kelimelerle çizmesi.