içimde çok ağır zifir bir yükle dolaşıp duruyorum.

önceleri geçecek sanırdım

geceleri

kendimi karşıma alır hayat değiştiren biricik öğretmen gibi saçlarımı okşardım.

her gecenin sabaha er ya da geç ulaşacak.

-bu ağrın geçecek elbet-


yalnızdım

ve kendi ellerim saramıyordu vücudumu.

yalnızlıktan geçmiş zamanmış gibi bahsetmek bile su içer gibi rahatlatıyor beni.

geçmedi

burada

karanlık 

ve çok kalabalıkmış gibi tıka basa dolu.


kendimi öyle büyük bir yere koymuşum ki sanki

hele de lise sıralarında geleceği düşlerken.

gençtim ve kendim hakkında cüretkardım.

-kendi hayalime yetişememiş olmanın ağırlığı-


şimdi elimde sadece,

koşup koşup nefesim kesilince altında ağladığım sokak tabelaları.


bu çaresizlik tanıdık değil.

içimde hiç daha öncesine benzemeyen bir yorgunluk..

çaresi uyumak değil, gitmek değil, kalmak değil.

uyandığımda gecenin gelecek olması kederlendiriyor beni.

gece olunca sabah doğacak güneş.


ah,

gidemedim,

taşıyamadım.

yetişemedim.