içimde çok ağır zifir bir yükle dolaşıp duruyorum.
önceleri geçecek sanırdım
geceleri
kendimi karşıma alır hayat değiştiren biricik öğretmen gibi saçlarımı okşardım.
her gecenin sabaha er ya da geç ulaşacak.
-bu ağrın geçecek elbet-
yalnızdım
ve kendi ellerim saramıyordu vücudumu.
yalnızlıktan geçmiş zamanmış gibi bahsetmek bile su içer gibi rahatlatıyor beni.
geçmedi
burada
karanlık
ve çok kalabalıkmış gibi tıka basa dolu.
kendimi öyle büyük bir yere koymuşum ki sanki
hele de lise sıralarında geleceği düşlerken.
gençtim ve kendim hakkında cüretkardım.
-kendi hayalime yetişememiş olmanın ağırlığı-
şimdi elimde sadece,
koşup koşup nefesim kesilince altında ağladığım sokak tabelaları.
bu çaresizlik tanıdık değil.
içimde hiç daha öncesine benzemeyen bir yorgunluk..
çaresi uyumak değil, gitmek değil, kalmak değil.
uyandığımda gecenin gelecek olması kederlendiriyor beni.
gece olunca sabah doğacak güneş.
ah,
gidemedim,
taşıyamadım.
yetişemedim.
Pelin Taşkıran
2021-12-03T21:30:16+03:00Etkileyici bir şiirdi. Her bir satırı hem de… Kaleminize sağlık.
Rana Sezgin
2021-12-03T20:42:38+03:00"yalnızlıktan geçmiş zamanmış gibi bahsetmek bile su içer gibi rahatlatıyor beni."
Dokundu bu şiir bana. Çok güzeldi. Kaleminize sağlık.🌾
Mısra Ergök
2021-12-03T20:31:14+03:00Ah…
Gidemedim
Taşıyamadım
Yetişemedim…
Kenan Bey’e katılıyorum. Çok etkileyiciydi bu…
Kenan Birkan
2021-12-03T20:27:12+03:00Sayın Hazal, sanırım en etkilendiğim şiiriniz bu oldu. Üslubunuzu zaten çok beğeniyordum ama bu şiir daha bir ayrı dokundu. Belki de “ah”ınız dokundu bize…