Fazla ve birden geliyor bu ruh çalkantıları. Yalnız hissetmeye katlanamıyorum. Her şeyle tek başıma mücadele etmek yoruyor. Aslında mücadelenin kendisi yoruyor. Bir yerlerde bu kadar direnerek yanlış yaptım muhtemelen ama kestiremiyorum neresiydi orası? "Ben neden bu kadar yalnız kaldım" sorusuyla "sadece yalnız mı hissediyorum yoksa" arasında gidip geliyorum. Neden böyle oldu anne? Ben yaşamayı unuttum. Kahkahalar atarak, çabalayarak, üreterek yaşamanın ne demek olduğunu şimdi hatırlamıyorum. Kimdim? Neydim de şimdi toprak oldum? Bir çöle döndüm. Köklenip yeşilin binbir tonuna yelken açmak isterken çöl turuncusuyum şimdi. Kaktüslerim bile yok dikenleriyle beni koruyacak. Çölde yaşam var mı? Çölde su var mı? Hayır, su şimdi bir seraptan öteye gitmiyor. Bacaklarımdaki son gücümle koşup su zannettiğim o yere varmaya çabalarken hüsrana uğruyorum her seferinde. Kurumuş ruhum ve çatlak ellerimle kalıyorum güneşin kavuran sıcaklığında. Berraklık yok, rüzgar yok. Sadece bitap düşmüş bedenim var. Ruhum zaten koşmaya başladığım yerde kaldı. Geriye baktığımda onun da yorgunluktan olduğu yere çöktüğünü görüyorum. Bir çocuk gibi saf ve savunmasız öylece oturuyor. Gücümü topladığımda elinden tutup kaldıracağım onu. Suyun berrak olduğu yerlere gideceğiz. Evvelinde durmak lazım ancak, bulunduğumuz yerlerde.

Kendimi bulmam lazım bıraktığım yerlerden, yeniden.

Güneş yerinde, her şey yolunda. Sadece çöldeyiz.