Derdin şifadan daha çok kutsandığı bir mabet yeryüzü

Işığa hasretken karanlığa sığınılan

Bir tavan arası

İnsanlar oturmuş şiir yazıyor küfürlerine

Kalemle değil

Çiviyle

Kağıda değil

Deriye

 

Süt beyazı çocuk sesiyle temizliyorum kan kırmızı acıları

Yorgunum haksız hasretlerden

Aidiyetsiz çiçekleri suluyorum

Uykulardan sıçrayıp

Yalnızlıklar kırıyorum evin duvarlarında

İçimi delen gıcırtıları perdeye dolduruyorum

İzin isteyip

Gazeteler kapıyorum kimseler görmesin diye

Yokluğa bir haram gibi dökülen yaşlarıma

Tenime değen hüznünün rüzgarından

Kağıtlar dikiyorum üşüyen yerlerime

Der gibi

Hüznün de huzurun da başım gözüm üstüne

 

Şöyle yazmıştım sana bir gün

Ayağı kırık bir güvercinle

Her yer karanlık sen olmadığında

Bir çocuğun gözlerinde

Güneşi doğururum geldiğinde

Beni götür

Kirpiklerine güneşi dikeceğim akşamlarına

 

Ne ise ihtiyacın oydum

Al dedim sana

Al

Ama hoyratça kullanma kalbimi

Bazen bir anneydim kanayan diz kapaklarında

Bazen bir çocuk ellerinde

Bazense dudaklarında bir sevgili

Ama yalvardım sana

Çelikten kapında çöp yapma diye beni

Sonunda

 

Seninle çırılçıplak kalacak olan ruhumu

Islak sonbahar yapraklarıyla saklamak zorunda bırakma

Eğer bırakırsan

Zarflara sarıp göm beni yağmurlara

Duyuyor musun

İncelikten sonbahar kırılıyor saç uçlarımda.