Sen, yükseklerine ant içtiğim o çetin göz değilsin

Gökleri aşkın sandığın bin yıllık doğuşun

Avcumdadır!

Ve çatlamak üzere bir yalnızlık vardır senin hürlüğünde

Şenlik adına uğramaz

Omzunda yağmurlar durmaz onun

Çünkü yalnızlık

Öfkelerinle seyrelmiş göğsünde

Hiç bitmeyecek bir utanç biriktirir

İnancı, garbın rüzgârıyla yüreğinden silip

Namzetime kıysan da

Coşkunu dağıtamazsın!

Diline tutsak kıldığın sözün

Bana kudretle bildirilen o yüce söz değildir

Muştumu yıkıp sahte sözüne sonsuzluk katamazsın

Ve bağırarak kendini!

Aşkın kayrasından sakınamazsın

Hapsolsan kuşkunun somurtkan karanlığına

Kinin, vursa kasıklarıma iblisin hırsını

Namlunu dayasan dahi uyuklayan zamana

Yalnızken sözlerinle

Yoktan uzak yaşayamazsın

Yalnızken

Tekliğini

Günahlarından aklayamaz sözlerin

Çünkü o engin hürlüğüne inat başkaldırışımla!

Ardına yasayla örülen duvara karşı

Mevzilenir yüreklerim

Yankılanır silahım

Işığın vurmadığı geceleri sığındığın

Mühürlü çırpınışından ağartırlar cüretini

İşte o vakittir ki!

Sancağımızı senin pazuların dalgalandırır arşımda

Ve yalancıl ateşinden ansızın

Omuzdaşlığımız ulaştırır bizi

Hoşnutluğun bahçesine

Birliğimizin baharında bulur ıslaklığı omuzların

Yılgının zihinleri ezen gölgesinden uzakta

Hissederler şenliği

Ve solurlar o kutlu çağrının sesini artık

Kanı ve savaşı içli içli ıskalayan topukların

Öyleyse yıkılma!

Çünkü senin ahdına perçinlenmiştir

Haz tomurcuğuna mutluluk açtıran yeminim

Gayrı yakınımda dur

Ve kendini benimle bütünle

Yak o sancıyan ışığını

Umudunu uyandır!

Yakınımda kal

Ve ebedî bir olanı birliğimize inandır!

Ki o göz bizi

Artık terk etmediğimiz bir yeminle bilsin...