Değişim, istediğim ve istediğimiz tek şey. Rutine binen her şey yaka silktirir zira insana. Farklılık arar ve çabalarız yeniliklere tüm gücümüzle. İlk değişim olarak asansör yerine merdiveni tercih eder bir yağ tulumu, bugün çizgilere inadına basmayı yeğler bir obsesif, padişahı sinkaflar belki de bir dalkavuk, alem-i cihana diklenir belki bir zavallı, avareler patlatırlar belki de yıllardır sıktıkları yumruklarını muktedirlerin yüzünde, tüm notaları hiçe sayan bir piyanist var olur belki de birdenbire, belki ben de kimseden araklamadan yazarım bugün, belki de esinlenmeyi ayırt ederim çalmaktan tamamen, belki bugün anlaşılmanın dışında bir şey dilerim ilk kez, kim bilir?


Çok şeye bağlayabilirim değişimleri; bir işe, maaşa, gelire, yeni bir düzene, yeni bir ortam yahut yeni bir kıyafete dahi bağlayabilirim değişimi. Ki alayına da bağlamışlığım mevcuttur şeceremde. Ama değişimini başka bir insana bağlayanları asla anlayamam. Ben değişimimi bir başkasına bağlamadım çünkü hiç ve bağlayamam da, çünkü o beni değiştiremez sadece bana değişmişi oynatabilir. Ben kimse için değişemem, kendim de dahil bu kimselere. Sadece değişim için değişirim. Gına getiren o klişeye katılıyorum çünkü, ben de “değişmeyen tek şeyin değişim olduğunun “ bilincindeyim. Değişim için değişik bir insan arayanlar nezdimde yalnızca değişemeyen değişiklerdir. 


Ben değiştim diyeceksem eğer, değişim bu değişiklik deyimine değmeli. Aksi takdirde hiçbir değişim olmadan gelen değişim beyanı hiçbir şeyi değiştirmez. Belki de böyle değişik düşünceler içeresindeyim diyedir ki insanlar bir değişiksin diyorlar bana, halbuki ben değişmeden değiştim demediğim için değişik sayılan biriyim sadece. Gene de değişime dair bu fikrim asla değişmeyecek. Bu süre zarfında da değişmeden değiştim diyen değişemeyenlerin sen değişiksin yaftaları beni asla değiştiremeyecek...