Demirin canı yanmıyor muydu dövülürken demirci tarafından? İçten içe o da çığlık atmıyor muydu?
O da ağlıyor mudur onu döven demirciye derdini anlatırken?
“Hayatın kaidesi bu.” diyor mudur demirci ona?
“Dövülmek zorundasın.”
İsyan ediyor mudur demir?
“Dövülmeden de demir olamaz mıyım?”
“Her demir çekiç tarafından örselenmek zorundadır.”
“Her nesne, her varlık, var olduğunu anlatmak için, var olduğunu haykırmak için canlılara örselenmek zorunda.”
“Ben bu dünyada küçücük zerre iken neden kendimi, varlığımı kanıtlamak zorunda olayım ki?”
“Her varlık gibi sen de varlığını, diğer varlıklara kanıtlamak zorundasın.”
“Benim varlığımı bu zamana kadar bilmek istemeyenler neden bilsin ki benim varlığımı?”
“Çünkü sen var olmak üzere yaratıldın, varlığınla şekil almak zorundasın.”
“Diğer varlıklara göre şekil almak zorunda mıyız?”
“Zorundasın.”
“Varlığından bihaber olduğum görevler için mi doğamdan ayrıştırıldım.”
“Sen görev üzeresin.”
“Değilim.”
“Görev üzeresin.”
Ve demirci, demiri dinlemeden vurmuştu bir çekiç daha, bir çekiç daha, bir çekiç daha….
Böyleydi işte; her nesne, her varlık, her canlı şekil almaya mahkumdu bir gün…
SENA NUR KÖROĞLU