Bu şehrin kaldırım taşından tutun da yerdeki toz tanesine kadar arasanız beni bulamazdınız. Ayağım yere basmıyor, sanki verilen bir nefes gibi kayboluyordum. Öyle yoktum buralarda! Kolumdaki saat izi dışında hiçbir iz bırakmamıştım. Ne bir kalbe dokunabilmiş ne de yüzde gülümseme bırakabilmiştim. Görende hatırlamazdı beni, bu şehrin lodoslu havalarına daha çok benzemiştim; esmiş ve geçmiştim. Bir birey olma zahmeti dışında gerçek dışı figür olmayı başaramamıştım. Büyüdükçe farklı yüzler göreceğimi zannederken; sulandırılmış, sıradanlaşmış insanlar görmüştüm. Bu benzerlik giderek artarken ben kabuğumu daha da kalınlaştırmıştım. Yığın yığın bayağılıktan kaçamadım. Yakamı öyle bir tuttu ki boynumu kesmek zorunda kaldım. Bedenime sonradan yerleştirmek zorunda kaldığım bir kafayla yaşamanın acısını yaşıyorum ve siz bunu görmüyorsunuz bile.  


Büşra Ayülkü