Mükemmel bir yalnızlık içinde güzel bir sabaha daha kalktı Ali. Günleri genelde böyle geçerdi. Anne ve babası, Ali 19 yaşındayken ölünce bomboş, yapayalnız hissetti kendisini ama bu yalnızlığı bu yaşına kadar sürmemişti. Tabii ki prenses bir sevdiği olmuştu ama prensesliği, yani güzelliği keşke kalbine yansısaydı ki Ali'ye hakaret ederek ayrılmasaydı. Ali o zamanlar yazılarını artırmıştı, hep yazılar yazıyordu. Bu bir hobiydi; asıl mesleği öğretmenlikti, edebiyat öğretmenliği yapıyordu Ali. Ama buna rağmen sevgilisi onu aşağılayarak, ben fakir birini istemiyorum diyerek ondan ayrılmıştı. Ali sonradan haber almıştı ki o sevdiği güzellik, bir trafik kazasına kurban gitmişti. Hep diyordu; kimse kimseyi fakir diye almamazlık yapmamalı, zengin de fakir de eşit olmalı diye. Bu eşitliği sağlamayan, o çok sevdiği güzelliğin aşağılamasıyla Ali kendini iyice yalnızlığa, kendini dünyanın en derin katına atmıştı, ben artık tekim demişti. Şu dergi işi olursa artık hayatıma katabileceğim kişiler olabilir, demişti. Ali hem kendi yalnızlığından kurtulmayı hem de toplumun onun yazılarındaki mesajları alıp kendilerini düzeltmelerini istiyordu.
Anıl, üniversiteden arkadaşıydı. Çok dobra, güvenilir, mert ve yüreği güzel insandı. Diğer arkadaşları tanımasa da dergi ile tanışabilirdi. Bu düşünceler beyninde dolaşırken telefonu çaldı, arayan Anıl'dı, heyecanla açtı:
- "Alo, Anıl ne oldu, yazı için mi aradın?"
Anıl:
-"Ali bir haber vereceğim sana ama sakin ol."
Ali:
-"Sen böyle anlatmazsan ben daha çok paniklerim, ne oldu?"
Anıl sesi titreye titreye verdi bu haberi:
"Hani beraber bir abinin dergi kurmasına yardım etmiştik ya, o abi de bize dergide yazmayı teklif etmişti."
Ali burada ne olduğunu ve kim olduğunu anlamıştı; babası kadar sevdiği, Ali'nin üniversitede okuması için destek olduğu, babasının ölümünden sonra kendisine ikinci baba olan kişi Selami amcası vefat etmişti.
Ali, telefonda olan Anıl'a tek bir şey dedi:
-"Sevdiğim güzelliğin ölümünü bile sen bana haber verdin Anıl, lütfen artık bana bunu yapma, bir daha böyle kötü haber verme, varsa iyi bir haberin alayım. Ama artık kötü haber verme!"
Anıl:
-"Dergiye hoş geldin kardeşim, dergiye hoş geldin." (Gülüşme)
Ali aldığı kötü haberden sonra zoraki bir mutluluk yaşadı:
"Hoş buldum kardeşim, hoş buldum."
Telefonu kapattı. Daha ne kadar dayanabilirim ölüm haberlerine diye düşündü. İşte ikinci babası bile şimdi onu yalnız bırakıyordu bu dünyada. Bir kat derine daha inmiş oldu Ali. Yalnızlığın en dibinden bir önceki dipteydi artık, kardeşi bildiği Anıl ve bu dergi de giderse yalnızlığın en dibine vururdu. Kederini üzerinden atabilir miydi bilmiyordu. Dergiye alınmasının mutluluğunu yaşayamaması için nasıl bir kaderin içine düştüm ben diye düşündü.
(Beğenilirse yeni bölümler gelecek.)
Cem Kılınç
2020-10-10T19:07:28+03:00Ama mesela şunu söylemek isterim Alinin dergiye alınmasını tek bir cümlede değilde genele nasıl yayabilirdim? burada amacım Alinin ölüm haberlerini neden sevmediğini ve nasıl bir karakter olduğunu göstermekti:)
Cem Kılınç
2020-10-10T19:05:17+03:00Teşekkür ederim yorumun için, kurgusu ile olaylar ile çok iyi bir öykü serisi olmadı farkındayım, 3.bölümde sonlandıracağım zaten, umarım daha güzel bir öykü ile çıkabilirim karşınıza ne diyeyim:)
Muhammed Dalpalta
2020-10-10T18:44:20+03:00Öncelikle metnin geneline yayabileceğin bir durumu bir cümleye sığdırmamanı öneririm. Anıl karakterinin sıfatlarını önümüze tepsiyle sunmana gerek yok bence. Okur onu metnin genelinden süzerek alsın. Ayrıca kafanda kurduğun anlatımı basite indirgememek adına biraz daha kapalı bir anlatıma yönelmeni tavsiye ederim. Ali'nin düşünceleri çok köhne kalıyor maalesef. Bu durumda okurun bu karakterde kendini bulması güçleşiyor. Cümleler büyük anlamlara işaret etmese bile biçim olarak doyurucu olması gerek. Tıpkı şiirde olması gerektiği gibi akıcı ve kulağa hoş gelen cümleler yazmaya çalışmalısın. Kalemine sağlık.
Cem Kılınç
2020-10-10T15:01:42+03:00Her gün birini kaybetmedi Ali de zaten, sevdiği geçmiş zamanda öldü mesela:) teşekkür ederim :)
Adel Gece Demir
2020-10-10T14:36:13+03:00Şahsi düşüncem şu: ölüme kimse, hiçbir zaman alışmaz :) Zaten bir insanın her allahın günü bir tanıdığını kaybetmesi de pek olası değil.
Cem Kılınç
2020-10-10T12:56:06+03:00Eleştiriniz için çok teşekkür ederim, burada, bu bölümde anlatmak istediğim şey Ali nin ölümlere alışması idi. Sizce ölüme alışan biri şaşırabilir mi? Ali ölüme karşı sadece üzülüyor kişi farketmeksizin ölümlere üzgünlük duygusu ile yaklaşıyor, tekrar teşekkür ederim:)
Adel Gece Demir
2020-10-10T12:34:10+03:00Naçizane bir eleştiri: Aynı ismin çok fazla tekrar edilmesi akıcılığı bozuyor. Bir de Selami'nin ölüm haberini alan Ali'nin en azından bir şaşırmasını vs beklerdim. Oradaki duygu aktarımının yetersiz olduğunu düşünüyorum. Kalemine sağlık.