Düşüncelerin, birtakım fikirlerin hatta birtakım hislerin insanı yönettiğini düşünürdüm hep. İnsan görmediği, bilmediği bir yolda ilerlerken ve bu yolda önü karanlıkken en çok bilmediğinden korkuyormuş. Kötü ihtimaller doğuyor içine, korku acı bir darbe yapıyor, ele alıyor bütün kontrol mekanizmasını. Düşünemiyoruz, hissedemiyoruz, sadece korkuyoruz. Peki ama neydi bizi korkutan, bizi bu denli korkuya teslim ettiren? İnsan cevabını bildiği soruları sorar. Çünkü bilmediğinden korkar hep, emin olduğu bir dala tutunmak ister başka bir dala geçerken. Bir insanı tanımakla başlıyor her şey, bir insanı tanıyorum demekle. Öyledir ya herkes bir fincan kahve hatırı kadar tanıyor birbirini, tanıdım deyip yetiyorlar birbirlerine. Öyle midir sahi? Bir insanı yettiğince mi tanırsın yoksa sonsuz bir yolculuktur da hep tanımaya devam mı edersin? Neden cevabını bulamıyorum...