Kaçınılmazı Düşlemek (2)
— Söylesene Eduart, daha ne kadar düşüneceğim?
— Düşünmek zihninizi dinç tutar, bundan memnun olmalısınız.
— Hayır Eduart. Memnun değilim. Aksine öfkeliyim.
— Neden öfkelisiniz efendim?
— Düşündüklerim kuruyor! Onları pratiğe dökemiyorum! Kabiliyetlerim, becerilerim, bilgim çok yetersiz ve öğrenebilmek için fazla zamanım yok.
— Acele etmemelisiniz efendim. Kendinize bu kadar yüklenmeyin. Nefes aldığınız sürece öğrenebilirsiniz.
— Peki beynim durursa? Unutkanlık hastalığım başlarsa? Uyuşturucuya düşersem veya aşık olursam...
— Hayır efendim. Bunlar olsa dahi siz bir şeyler öğrenirsiniz. Hayalini kurduğunuz şeyi elde etmeniz kaçınılmaz. Bir şekilde zihniniz hayallerinizin kaçınılmaz gerçekliğine odaklanacak.
— Nereden biliyorsun Eduart!
— Bilmiyorum efendim. Fakat sizin zihniniz yalnız kaldığınız için beni oluşturdu. Hayallerinizin kaçınılmaz olarak gerçekleşeceği çıkarımını bu yolu izleyerek gözlemliyorum.
— Hayır! Ben bunların gerçekten olmasını istiyorum, gerçek dünyada! Hayal gücümde yarattığım kuklalardan ve uyduruk mekanlardan ibaret olmalarını istemiyorum.
— Demek ben sizin için bir kuklayım ve çok sevdiğiniz bu malikane sizin için basit bir mekan mı?
— Kelimeleri dolandırma, açık konuş! Canımı sıkıyorsun!
— Son konuşmamızda canınızı yakmadığım için çok sıkıcı olduğumu söylemiştiniz ama sanırım bu sefer canınızı yaktım... Üzgünüm efendim.
— Önemli değil Eduart; zevkli bir konuşmaydı. Tavsiyelerini ve çıkarımlarını paylaştığın için teşekkür ederim.
— Önemli değil efendim. Siz ne zaman isterseniz.