Günün birinde seni hatırlamak, bir zamanlar beraber olmak kadar güzel.
Sıkıştığım her saniyede göz kapaklarım daha da sıkı yok etmeye çalışıyor kendini. Sebeplerini uzun uzadıya sıralayabileceğim ama ne olduğunu bilemediğim, beni aciz hissettiren bir şey.
Ağzımda genelde sıkıcı bir tat var. Kokular, sesler ve düşünceler uzun süredir aynı. Ters tarafa bakmak adına kurmaya başladığım hâlbukileri daha olumsuz bir durumu anlatmak adına kullanıyorum. Kendimle konuşmalarımdan ibaret bunlar. Uzun süredir samimi anlamda kendim dışında kimseyle konuşmuyorum. Bir gün sesimi dahi duyamayacak olmamdan çekinmiyor değilim.
Enerji ya da bir arayışa sahip değilim artık. Sadece var olan bugün var ve bunun bir ötesi yok. Bugünse gelecek adına çalışmaktan başka hiçbir şey barındırmayan zamanın artık dilimi gibi. Tek başıma bu işten çıkamayacağımın farkındayım. Bazen insanlarla iyi anlaşabileceğimin hayallerini kuruyorum.
Aslında bu hayaller önceki güzel tecrübelerimle çok paralel. Hayal ettiğimiz şeylere ya bizzat yaşayarak şahit olmuşuzdur ya da bizzat yaşayanlara şahit olarak. Hiçbir hissi yaşamadan deneyimleyemeyiz. Deneyimlediğimiz hiçbir hissi de bir daha o şekilde tecrübe edemeyiz.
Katı kurallar, sert sesler ve bitmek bilmeyen gürültülerin arasındayız. Rüzgar kimi zaman yaprakları sallayarak hışırtılarını bize alttan alta uzatabiliyor. Son zamanlarda bundan iyi bir şarkı ya da beni daha iyi hissettiren bir melodiye rastlamadım.
Ateşin yandığı saniyeler duman gözümü açmama izin vermiyor. Yaktığım ateşi söndürmek zorunda olmak, insanlardan su istemek mahcubiyetini de maalesef beraberinde getiriyor. Elimde bir damla bile yokken ateş yakma cesaretini göstermemeliydim. Risk almaktan fazlasıydı bu ve maalesef aldığımız riskler insanların ölçütlerine göre değerlendirildiğinde başarılı olmazsa bunları delilik diye niteliyorlar. İşin kötü yanıysa ben uzun süredir mantığımın süzgecindeki kıvrımları anımsayamıyorum.
Hayatı yaşamak adına bir çabam olsun istemiyorum. Var olurken insanlardan en az beklentiyle yaşamı sürdürüp bana biçilmiş olan tahmini süreyi bir şekilde dolduracağım bir dizgi bu. Eskiye göre daha kötü olmak hiç iyi olmamaktan daha kötü olmalı. Bu bana olduğumdan çok ağır hissettiriyor.
Her tanıma, her güne ve her yarına bir saygım var. Okuduğumuz şeylerin yanlış olup olmayacağı hakkında şüpheye düşeriz. Yazdığımız her şeyden ise mutlaka eminizdir. Gerçeklik bağıyla somut bir ilintiye girmekten olabildiğince kaçarken kafamı hiçbir yana çevirmediğimi fark ettim. Ondan sonra ara vermeden zorlamak zorunda olduğum önemli sayabileceğimiz öbeklerin hepsi bir anda elimde olmamaya başladı.
Acı çekmeye alıştım ve biraz daha ileri boyutlara taşındı bu. Hangi anlamda olursa olsun gösterdiğim çabaların hiçbirini alamadığımı gördükçe uzaklaştım git gide. Uzaklaşmaya başlamak bir araftı, kaçmak uzaklaşmaktan daha uzak olsa da ilk başlangıç hep hüzün doluydu ve bir o kadar da endişe. Sonraları bunu hissedemedim. Bir yerden sonra sadece gerçekten gülemediğim günleri yaşadığımı fark ettim.
Üzgünüm yorgunum bitkinim ve çok derin kırgınlıklarım var. Bunlardan bahsedebileceğim kimsem yok. Yalnızlığın bu yanı çok ağır ve insanın kendine dair saygısını ciddi manada zedeleyici.
Bahsettiğim yalnızlığı tanımlamak çok uzun sürelerimi aldı. İnsanlarla gün içinde uzun süre beraber olduğum oluyor. Bazen günlerce dışarı çıkmadığım da. Bulunduğum hiçbir yerde orda olmam gerektiğini hissetmiyorum. Bunu ilk tecrübe ettiğimde delireceğimi sanmıştım. Sonrasında bu hisse alışmış olmak daha kötü bir durumdu.
Umarım tekrar kendimi iyi hissettiğim bir güne uyanırım ya da bir gece gerçekten hayatta herkes gibi var olduğumu hissederek bitiririm günümü. Sıradan şekilde geçmiş bir 24 saate bu denli çok ihtiyacım var.