Rüyalarım kızıl bir taarruzun kuşatmasında tütün önceleri terli gecelerin

Öteki seferiler doluşuyor mavi saat vakitleri

Kuytu kollarıma yettirebildiğimi afiyetle emzirir göğüslerim.

Mağduriyet ya da şu ürkek masumiyet

Pencereme ay ışığı peydahlar

Şeytan cinnetin boğumlarını perçinler her gece.

Ne denli cennet addedilmişse pembe buzağılarının diyarı

Ya Hay-siyyet!

Sen ki akşamdan kalma kuru elma küspesi

Dudağımın kenarında yılışık şarap nektarım.

Buruk tiner kokusu ciğerimden üfleyen

Sen ki ovamdaki son kalemsin, kalemin ucunda tarihi seyreden.

Tanrı hapsedecekse beni mücevher kutusuna

Şerefli bir mareşal gibi

Güneş, gri perdesine domaldığı vakit penceremin

Gökyüzüne kadavramı armağan edeceğim.