İnsanlar varoluşlarından bu yana süreklilik gösteren etkileşimlerde bulunmuşlardır. Bir iletişim ve bu doğrultuda karşılık esasına dayanan etkileşimin gelişmesi en az iki insan/canlı yoluyla sağlanır. İnsanlık varoluşundan beri temel ihtiyaçları olan barınma, beslenme, üreme... Karşılayabilmek adına iletişime girmeye muhtaç olmuşlardır aksine iletişimsizlik insan tabiatına aykırıdır. Bu açıdan insanlık tarihini ele aldığımızda farklı iletişim şekilleri görüyoruz.


İnsanlar belirli dil edinimini kazanıncaya ve bir dil oluşturuncaya kadar belirli sesler çıkarma yoluyla iletişime girmişlerdir. Elbette çıkarmış oldukları sesler o anki duygu ve düşünce durumlarına göre değişiklik göstermiştir. Zamanla aynı duygu ve durumlarda bir uzlaşı varmışcasına benzer seslerin çıkartılması dili doğurmuştur.

Dil, insanlar arasında karşılıklı haberleşme aracı olarak kullanılan duygu, düşünce ve isteklerin ses, şekil ve anlam bakımından her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş ortak kuralların yardımı ile başkalarına aktarılmasını sağlayan, seslerden örülü çok yönlü ve gelişmiş sistemdir. Bu tanımı incelediğimizde şuradaki cümle çok önemlidir, "Her toplumun kendi değer yargılarına göre şekillenmiş." Buradan anlamamız gereken anlam bir dilin özelliğinin o dili kullanan toplumun yaşadığı coğrafi bölge, geçim yolları, ilgi ve hobilerinin özelliklerine göre şekil alır. Kültür kavramı bu noktada karşımıza çıkar keza kültür, toplumların nesiller boyu aktardığı bilgiler, beceriler, düşünceler, yaşam tarzları bütünüdür. Kültür tüm bunları içine alan bir yapıdır bir toplumun yemek, özel gün, giyim kültürü olduğu gibi dil kültürü de vardır. Milletimiz üzerinden örnek verecek olursak asırlar boyu farklı coğrafyalarda farklı devletlerle var olmuşuz bu durumda şüphesiz kültür çeşitliliğimiz her unsurda görüldüğü gibi dilde de görülmüştür. Kullandığımız alfabeler tarih sürecinde hep değişiklik göstermiş son şeklini Latin alfabesiyle almıştır. Burada değineceğimiz ufak husus da şudur kültür ve dilin birbirini tamamladığı gibi dilin içinde yazı ve konuşma dili de birbirini tamamlar. Dili genel açılardan ele aldığımızda bir bütün olarak görmeliyiz.


Sonuç olarak dil, kültür unsurunun içinde yer eden bir yapıdır herhangi birinde meydana gelen değişim, muhakkak diğer yapıyı da etkiler. Kültür her ne kadar nesiller boyu aktarıma uğrasa da kendi içinde değişim gösterebilir, bu doğanın gereğidir. Kültür içinde aktarıma uğrayıp en çok değişim gösteren de dildir. Bu değişimin sebebi olarak da edebi sanatları, toplumlar arası ilişkileri düşünebiliriz.

Yazımızda dil ve kültür ilişkisini dil üzerinden tanımaya ve anlamaya çalıştık birtakım sonuçlara da vardığımızı düşünüyorum.

Değerli okurlara içtenliğimle...