Anamın dayısının eşinin kendine özgü, güzel bir havası vardı. İyi giyinmeyi biliyordu ve gerçekten de güzel bir kadındı. O sebeple çocukken onunla konuşmaya çekinir, alelade bir soru sorsa, kaçar uzaklaşırdık. Televizyona çıkan kadınlara benziyordu çünkü bir bakıma. O tek kanallı TRT zamanlarında televizyona çıkan kadınlar bakımlı ve alımlı olurlardı ve yenge de işte tam da onlar gibiydi. Ama tek bir farkla; nedense r'leri çok vurgulu söylüyordu. 


Sonra yıllar ve yıllar geçti, anamın dayısı rahmetli oldu, yenge de yaşlandı. Yılda bir bazen de iki defa bize uğrar oldu. Eski güzelliği gitmişti yengenin, alımlı ve bakımlı hâllerini de hastalıklara emanet etmişti bir bakıma. Sonra neden r'leri bu kadar vurgulu söylediğini de anlamıştık. O sarışın, mavi gözlü, vatkalı omuzlu kadın, Kürttü. 


Yaşlanınca ona, tek kimlik olarak bu mu kalmıştı yoksa her daim içinde çırpınan bir yanı mıydı Kürt olması, bilmiyorum. Bildiğim, evimize her uğradığında, hiç tanımadığı Mardinli yan komşularımızla saatlerce sohbet ettiğidir. Bunu yapmadan önce hafiften doğrulur, "dilim şişti rrreboş" diyerek meramını belli eder ve ağırdan, komşumuza gider. Bir vakit sonra, çocukluğunun o güzel "ikinci kanalını" kullanmış olmanın rahatlığıyla gelir, oturur ve sessizce çayını içer.



26 Haziran 2022

Buca