En tepede bile bir şeylerin altında kaldığını hissetmek ne acı bazen.
Disoryantasyon diye bir kavram var mesela, şöyle ki diyelim sen bir pilotsun, başta denge merkezin olmak üzere tüm vücudun seni yanıltıyor, çok yukarıda olduğunu hissediyorsun mesela, önündeki onca ekran her şeyin normal olduğunu gösterse bile. Kendini belli etmeyen sinsi bir vertigo da denebilir...
O his o kadar bütün vücudunda, o kadar gerçek ki başka hiçbir şeye inanamadan aşağı kırıyorsun uçağın burnunu, düz gittiğini sanarak, yere çakılana dek.
Hadi söyle kendine çok geç olmadan, hissettiğim bu aşırı gerçekçi ve rahatsız edici şey gerçek değil de, ikna et hadi! O kadar kolay değil bu, düşüyorken düşmediğine inanmak gibi. Kaldı ki pilotlar çok deneyimli iken bile bunun eğitimini alıp antrenmanını yapıyorlar.
Sen peki sade vatandaş? Gün gelip tüm vücudunda acısını hissederken nasıl hala inanasın birilerinin seninle olduklarına, seni sevdiklerine, dostun olduklarına? Daha da önemlisi, dedikleri gerçekse bile senin hissedemediğin gerçeğin ne önemi var, yere çakılmanda ise herkesin payı var.
Gel de bin şimdi o uçağa, aşık ol, dost ol, değer ver... Benim için bunlar imkansıza yakın, çünkü o uçak benim, daha kalkmadan düşmek üzere olan ama kimsenin görmediği. İnanamamak en son benim suçum, yine de özür dilerim.