Uzun süredir kafamda dönüp duran ve özenle zihnime yerleştirmek istediğim iki önemli kavram var: Biri 'insanın doğası' , diğeriyse 'özgürlük' . Aslında bu iki kavram ayrı ayrı düşünüldüğünde yorumlanması hayli uzun süren genişçe konular.Ama ben bu iki kavramı iç içe düşündüğümde aklıma gelen birkaç şeyden söz etmek istiyorum.

Bir çoğumuz aslında karşımızdakinin özünü,doğasını tanımaya ve anlamaya çalışmadan o kişi hakkında çeşitli yargılara varıyoruz. Örneğin; o kişiyi sevdiğimizi ya da sevmediğimizi düşünüyoruz.Genellikle bu yargılar o kişinin kendi benliğini tam anlamıyla tanıyarak varılmış yargılar olmuyor.Sadece o kişinin bedenine kafamızda yer alan,kendimize göre idealize ettiğimiz belli başlı kalıpları oturtma hatasına düşüyoruz.Sonrasındaysa aslında kafamızda yarattığımız bu kişinin aslından farklı biri olduğunu fark ettiğimizde hayal kırıklığına uğruyoruz.Hayal kırıklığı beraberinde bizi daha zorba bir insana dönüştürüyor. O bedenin özü hayal ettiğimiz gibi olmalı çünkü(!)

Oysa ki yapmamız gereken en önemli şey bir insanın, bir nesnenin doğasını tanıyıp,kabullenmek ve doğası dışına çıkmasını istememek ondan.Çünkü o, o şekilde yaşamak için yaratıldı.O, özgürlüğünü ancak öyle sürdürebilir.O, ancak doğasına uygun yaşadığında mutlu olabilir. Ve bu düşüncelerden sonra kendime bir söz verdim: Kimsenin özgürlüğünü kısıtlamaya çalışmayacağım,en başta da kendi özgürlüğümü.