Hayatın çok garip olduğunu, hem basit hem de karmakarışık olduğunu daha önce söylemiştim. Cidden öyle. Olabildiğince filtresiz tutacağım ve sıradan şeyler anlatacağım bugün sana. Dün akşam gün batarken çok güzel bir manzara vardı. Ben okuldan çıkıyordum, oradan geçen diğer birçok insan gibi o görüntüye kayıtsız kalamadım. Biraz izledim, şehrin o ışıklı görüntüsüne zaman tanıyıp bana bir şeyler hissettirmesine izin verdim, neler düşündürdüğünü tarttım falan. Sonra da fotoğraf çektim tabii hevesle, insan öyle anlar kaybolmasın, kaydedeyim istiyor.


Tüm bunlar olurken, yani ben ağaçlı yoldan yürüyüp herkesin görmezden geldiği bazı basit mucizevi şeylere şükretmekle meşgulken aklımda olan bir şey daha vardı. Önceki günden beri hem aklımın hem de ailemin gündeminde olan bir şey, kardeşimin korona belirtileri taşıması.


Güzel bir gün geçirmiştim arkadaşlarımla mesela, hava güzeldi, saati trafiğe girmeyecek şekilde ayarlamıştım hatta. Ama her güzellik bir arada olmuyor. Malum cümledeki gibi, biz planlar yaparken başımıza bir şeyler geliyor. Her neyse, test sonucu pozitif çıktı. Dolayısıyla bizim endişeler başladı.


Önceki gün dedemler köyden geldiğinde kardeşim onlarla selamlaşmıştı, temas bağımlısı olduğumuz için bizimle de günler içinde muhtemelen onlarca kez sarıldı... Biz bir yandan onu ve aile büyüklerimizi düşünürken yakın -gerçekten yakın- arkadaşlarımdan birinin inanılmaz bencil ve ayıp eden tavırlarına maruz kaldım. Çok detay veremeyeceğim ama insanoğlunun bu hainliği beni çok korkutuyor. Kendimi gerçekten büyük enayi gibi hissediyorum.


Kime iyilik yapsam, kendimden maddi manevi feragat ederek işine koştursam karşılığında nankörlük ve zarar görüyorum. Üstelik hiçbir şeyi hesaplı yapmadığım halde. Hoş, kırgınlığımı da sürdüremiyorum, hemen affediyorum. Ya salağım ya da bilmiyorum. Açıkçası başka uygun sıfat bulamadım. (Ailede genetik, umarım akıllanırız.)


Şimdi neden böyle diye düşünüp karalar bağlamayacağım, inanır mısın vaktim yok. Koştur koştur bir şeylere yetişmek zorundayım. İnşallah daha sonra içime dert olup tadımı kaçırmaz diyor ve devam ediyorum.


Bunları böyle dökmek aklımın biraz olsun hafiflemesini sağlıyor, buna seviniyorum. Şu an burnumun altına pamukla sürdüğüm ve cildimi yakan lavanta yağını kokluyorum, evde adaçayıyla moutwash yapıyor ve kardeşimin odasına maske ve eldivenle giriyoruz. Böyle şeyler işte. Deli gibi kolonya tüketip (içmeden...) her türlü temizliğe dikkat etmemize rağmen virüs er geç bizi de ziyaret etti işte.


Aramızda aşısız olan tek kişi oydu. İnşallah çok ağrı sızı çekmeden, hasar almadan atlatır ve bu süreçte kimseye bulaşmamış olur. Düzgün beslenip iyi bakıldığı için bünyesinin sağlam olduğunu düşünüyorum. Tekrar her neyse, şimdi kendime bir çekidüzen vereyim.


Hangi tarihte test olacağımı, hangi gün okula döneceğimi, neye ne kadar para gerekeceğini falan hesaplayayım. Bir de ders çalışacağım tabii, ikinci üniversiteye yazılan kız makyajı eşliğinde. Sonra yeterli mental gücü bulursam da şu yeni diziye, bir de elimde sürünen kitaplarıma bakayım. Ah ah.