Sıcak günlerin birinde Hasan amca boyaları dökülmeye yüz tutmuş dolmuşunun yanında kara dertleriyle beraber sigarasını tüttürüyordu. Dolmuşa binmek üzere hazırlanan Avukat Necmi ise bir taraftan yüzüne acımasızca çarpan dumanı def etmeye çalışıyordu.

Nemli hava sigarayı daha çekilmez yapıyordu. Avukat Necmi ağır kokudan kurtulma acelesi ile kartını basıp hızlıca koltuğa kuruldu. Radyodan çalan Müslüm Gürses şarkısı hüzünlenmesine yetti de arttı bile.

''Zamanın eli değdi bize,

Çoktan değişti her şey.

...Hatalarına bir nilüfer,

Sevgisizliğine bir kalp verdim. ''

Sahiden değişir miydi her şey. Aşk mahkûm muydu eksilmeye? Unutmak veya bir ömür boyu unutamamak. Neden zordu? Anlaması zor, anlaşılması zor, anlatması zor, yaşaması zordu hayatı.

Bu düşünceler silsilesi kafasında raks ederken bir yandan da uğraşacağı tonlarca davayı düşünüyordu. Hayat işte, bir taraftan eksiltirken bir taraftan da tamamlamaya çalışıyordu.

Hasan amca öldürürcesine ezdiği sigaraya bir bakış atıp dolmuşa bindi. Yanındaki Avukat Necmi'yi baştan aşağı süzdü sonra ''Ne kadar dertli şimdiki zamanın evlatları.'' diye söylenip arabanın kontağına sertçe sarıldı. Dolmuş ağzına kadar dolmuştu ama Hasan amca orada beş kişilik yer görüyordu. Şu sağdaki mavi ceketli göbeğini içine çekse iki kişi ederdi. Yandaki turistler bavullarını eline alsa üç kişi ederdi. Bu kadar kolaydı dolmuşun matematiğini yapmak.

Dolmuş ani bir gazlama ile yolculuğa başladı. Hasan amca konuşacak biri arıyordu ama kimsecikler ona tanıdık gelmedi. Bu yanındaki gençten de hayır yoktu. ‘'Eskiden ne de güzeldi aşklar.‘' dedi Hasan amca. Avukat Necmi düşüncelerinden kafasını kaldırıp Hasan amcaya şehla şehla baktı. Hasan amca tekrardan ''Dedim ki oğul, eskiden ne de güzeldi aşklar. Her gün mektup yolu gözlerdin. En önemlisi de hakikatle severdin. Şimdiki aşklar hormonlu be evlat. Bir gün başka sevdiğin var, diğer gün başka ayrıldığın.''

Avukat Necmi de ne diyeceğini bilemeden cevap verdi.

''Amca sen öyle söylüyorsun ama insanlar eskiden çok beklermiş sevdiğini. Şimdiki kavuşmalar daha kolay.''

İçten içe bir ah çekti Hasan amca.

''Oğul!'' dedi. Elini havada yavaşça salladı. İnsan bir şeye ne kadar çabuk ulaşırsa o kadar kolay vazgeçer. Sabır vardır, sabır vardır. Yıllarca sever mi bir insan?Kavuşmalar kolaydır dedin.Yıllarca bekler mi bir insan? Bekler evlat, bekler. Bak bana ben hâlâ bekliyorum. Biliyorum, bir gün çıkıp gelecek.''

Avukat Necmi az önce sigara dumanı içinde kaybolan bu adamı şimdi bir filozof gibi görmeye başlamıştı. Ve sesini alçaltarak sordu:

-Şoför Amca sen bu sözleri nereden buldun böyle? Filozof mu olmak istiyorsun?

Hasan amca avukata küçümseyici bir bakış attı. Sonra da ''Yavrum, senin şu yoldan geçenlerden bir farkın olsun. Bu soruyu hiç sormadın kabul ediyorum.''

Bir süre sonra cevap verme isteği uyandı Hasan amcanın içinde ''Bak bi oğul!'' dedi çatallaşmış sesiyle. Boğazı kurumuş zor yutkunuyordu.

’'Hayat insanı besler, büyütür ama o besleyip büyüttüklerini senden tek tek alır. Sevdiğini, değer verdiklerini, en önemlisi de düşüncelerini alır. Sakın aldanma hayatın süsüne. Sen dünyalık davran ama ahretlik biriktir. Bunları yaptıktan sonra filozofun en iyisi sen olursun evlat.''

Avukat Necmi bu kadar dersin içinden hangisini kendine pay biçeceğini düşünürken durağının yaklaştığının farkına vardı. Usulca ayaklarını toparladı ve yanındaki adama son bir kez baktı. Ondan öğreneceği çok şey vardı ama her yolculuğun bir damak tadı vardır, her şey tadında değerliydi ona göre.

''Allah'a ısmarladık şoför amca.'' dedi Avukat, en babacan sesiyle.

''Kendine iyi bak.'' dedi Hasan amca. Gözlerinin içi gülüyordu. Hayatın zorluğuna karşı bu kadar güzel gülebilen insanlar varsa hayat yaşamaya değer diye düşündü Avukat Necmi ve insanları iteleyerek geldiği dünyanın içine dönmek üzere ilk adımını attı.