Bugünün tarihi diğer günlerden özel değil. Peki neden özellikle bugün buradayım. Bugün daha baskın bir değersizlik var üzerimde. Bugün daha yoğun bir özlem. Bugün daha çarpıcı bir sessizlik. Üzerime ne zaman silkelendi bu mutsuzluk bilmiyorum. Ama sana bu mektubu yazmasam çatlayacaktım dostum. Bazı şeyler sadece dostlara anlatılıyor biliyorsun. Bazı şeyler dostlara anlatmak için yaşanıyor.

Özel bir gün değil ama sıradan da değil. Bir randevuya hazırlanmanın telaşıyla baktım aynaya. Ağlayarak döneceğimi bilmeden.

Hayır beni ağlatan randevu değil, beni ağlatan bu randevunun düş boyutu. Ne fark ettim biliyor musun canımın içi, ben onu istiyorum. Ben yeni bir başlangıç değil, onunla bir bitişi süpürmek istiyorum. Ben onun ellerini, onun gözlerini, onun dişlerini istiyorum. Başkasıyla oldurmayı değil, onunla olduramamayı istiyorum belki de. Olduramıyorum. En azından onunla olmasın. Onunla kavşaklarda tıkanalım. Ben kafayı yemek üzereyim birtanem. Seni eğlendirmeye halim yok uzun zamandır. Nasılsın diye sormaya mecalim yok. Ben onun gözlerini duvarlara çizmek istemiyorum artık. Ayağa kalkan her insanla boşalan koltuklara onu oturtmak istemiyorum otobüslerde. Ona bakıyormuş gibi bakmak istemiyorum aynana. Ama ben onu istiyorum. Hep aynı lanet olası adama şiir yazıyorum. Hep aynı lanet adam tarafından itiliyorum köşeye.

Hep, hep ve hep.

Hiç, hiç ve hiç.

Debelenmekten kopan bacaklarımı onun evinin kaldırımında bıraktım. Bugün özel bir gün değil. Onu özlediğimi itiraf etmek zorunda bırakıldım. Yokluğuyla var olan insanlar vardır hayatımızda. Boşluğunu katılaştırmak zorunda kalırız önce, sonra yontarız itinayla. Güzel bir heykel çıkartırız baş köşeye koymak için. Hayat kalbimizi ikiye bölerek bizi heykeltraşa dönüştürüverir. En güzel heykelimi diktim ben bu kafatasına. Bu aklın ortasında kocaman sarışın bir heykel oturuyor. Boynum tutuluyor ardıma dönüp ona bakmaktan. Bir anahtar deliğinden bana cenneti seyrettiriyor. Hep uzanma arzusuyla, ağzımda ekşi bir tatla. Gülüm, ben onu istiyorum. Durduramıyorum. Sesini unutuyorum, yüzünü. Ellerini hatırlıyorum hâlâ. Gözleri göz kapaklarımda asılı. Dostum, canevim, bana onu geri getir. Yalvarıyorum.