Karanlık bir yolda yürüyorum, üzerimde beyaz renk kıyafet var. Ben yürüdükçe adımlarımı arkasında çiçekler açıyor, ilerlediğim adımlarımda sokak lambaları yanmaya devam ediyor. Kendimi bildim bileli kafamın içinde dönüp duran imgelerden bir tanesi. Eskiden ne olduğunu anlamazdım bu imgenin sonra sonra anladığımda da o kadar önemli değilsin demeye başladım kendime.

Sessizlik... Salt zihnimin içinde dönüp duran sesleri dinlemek istiyorum. Böylece yarattığım kaosu çözeceğim, böylece tekrar huzur bulacağım.

Sokağa çöken karanlığa uzun uzun bakarken, ne istiyorum ya bu hayattan diyorum. Eğer gerçekten yaptığım işi sevseydim, çoktan ilerlemeye başlamıştım. Potansiyelimi boşa harcadığım için aynı yerde sayıyorum. Sevdikleri işlerini yapan dostlarıma bakıyorum, çakıl taşına dahi takılmıyorlar.

Aynı döngünün içinde çamaşır makinesi kazanı misali dönüp duruyorum. Karanlık sokağa dalıp gitmişim, potansiyelim ne benim diye sorup duruyorum. Eğer zihnimi yeterince sorulara boğup sıkıştırırsam, çığlık misali cevap içimden kopup gelecek diye umut ediyorum.

O sırada yine bu imge parlıyor gözümün önünde. Bitkilerin bana hissettirdiklerini hatırlıyorum. Uzun depresyonumdan onlar sayesinde çıkmıştım, hatırlıyorum. Dönüp içime huzur nerede diye soruyorum. Gözümün önünde uçsuz bucaksız orman canlanıyor, bitkilerle ne kadar mutlu olduğumu hatırlıyorum. Kantaronla tanıştığım gün, sevgili misali kucaklıyorum hepsini, uzun uzun çiçekleri izliyorum. Zihnimin içinde minik sınav yapıyorum, neler hatırlıyorsun kızım.

Geçmişten gelen bir telefon bana neyi arkamda bıraktığımı hatırlatıyor. İhtiyacım olan telefonmuymuş yoksa hatırlamak mı emin olamıyorum. Günümüzden gelen telefon ise bana ne kadar bulanık olduğumu hatırlatıyor. Tutkularımı soruyor, niye hala aynı yerde saydığımız soruyor. Yaptığım bütün işler gözümün önünden geçiyor. İçimde büyük bir tutku parlıyor, ne yaparsam yapayım bana ait olsun, imzam olsun istiyorum. Herkesin hikayesini dinlerken içimde tek bir soru var, acaba bir gün bende bütün gemileri yakıp kendi sevdiğim, istediğim şeyi yapabilecek miyim?

Bu soru kalbimi hiç olmadığı kadar hızlı çarptırıyor, bitkileri ne kadar çok sevdiğimi hatırlıyorum. Gözümün ucuyla balkonu süzüyorum. O büyük sona geldiğimde ne istediğimi kendim bulacağım diyip nasılda kaldırıp her şeyi çöpe atmıştım, kaotik günü hatırlıyorum. O kadar büyüktü ki öfkem, her şeyi kaldırıp çöpe atmıştım. Şimdiyse ellerim toprak arıyor, dokunmadığım her an solup gidiyor. Şehirden sıkılmak değil benim derdim, doğayı özlüyorum.

Her şeye sıfırdan başlayacak enerjim var mı? Ama ben yazar olmak istiyorum diyor içimde ki küçük kız, göz bebeklerini büyütmüş bana bakıyor. Harika işte, böylece okuduğumuz, öğrendiğimiz her şeyi kendi imzamızla yaparız diyorum.

İçimde ki yetişkin dik dik bana bakıyor. Nerden başlayacaksın, ne yapacaksın diye soruyor. Sıkıldım artık her şeyi planlamaktan, ben ipin ucundan tutacağım, yumak misali sara sara gideceğim devamı gelir elbet diyorum. Uzun bekleyişten sonra sonunda kendine neyi sevdiğimi itiraf ediyorum. İşte şimdi neşeyle doluyor kalbim çünkü kaybettiğim tutkumu buldum hem de bu sefer kaybetmemek üzere.