Çay bardağını tek eliyle kavradı, masaya koydu, üstünde üç tane daire çizdi. Zahir izledi. Bardağın altından akacak olan damla tenine nüfuz edecek, tüm organlarını parçalayacaktı. O bunu, bardağı masaya üç kez sürterek engellemişti. Zahir bunların hepsini biliyordu fakat anlatmamıştı ona. Adam farkında değildi. Ne aşkın, ne sevginin. Bir süre birbirlerine baktılar. Zahir ona bunu neden yaptığını sordu. adam kolayca cevap verdi; “yaşamak için.” Onu yaşatacak şey bardağı masaya üç kez sürtmesi değildi oysaki, yaşamak için birçok sebebi vardı. Zahir sustu. Aşık olabilirlerdi. Belki evlenir, iki katlı denize bakan bir evde göğü izlerlerdi. Adam farkında değildi. Zahir yasak olanı çok sevdi. Biliyordu, bunun için cezalandırılacaktı. Belki bir daha hiç mutluluğu tadamayacak, aşık olamayacaktı, ömür boyu sürecek olan bir esarete mahkum edilecekti. Buna rağmen siyah gözlerini karşısındaki adama sabitledi. Adam bilmiyordu Zahir’in ne kadar derin baktığını, her gece ona şiirler yazdığını.. Her şey yasaktı. Görmek yasaktı. Işıklar sönmüş, gecenin sessizliği devralmıştı karanlığı. Zahir buna rağmen görüyordu karşısındaki adamı. Ona şarkılar söyledi, hiç bilmediği ninniler fısıldadı kulağına..