Burası dünya,

Sıradan bir günü anlatmanın rüyası.

Cama vuran önemsizliğin,

İçeriyi aydınlatmasını bekleyerek geçiyor zaman.

Çok insan var,

Hepsi bir hikaye,

Çoğu hüsran.

Bazen yürüdüğümüz,

Bazen beklediğimiz,

Bazen hiçbir şeyler sürüsünün peşinde koşturduğumuz gezegen.

Sözcüklerin anlamsız olduğu,

Düşüncelerin gereksiz olduğu bir yer.

Büyülü olan tek şeyin, göz kapaklarının ardında asılı kaldığı.

Gamsız bir dolunayın, gecenin bir vakti her yeri aydınlattığı memleket.

Biz buradan geçiyoruz,

Bazen bir şeyler yazıyoruz.

Evet. 

Cümleleri deviriyoruz

Ve altında kalıyoruz.

Burası dünya.

Bazen burayı resmediyoruz,

Gözümüzün gördüğü neyse onu.

Bazen burayı ezgilerle anlatmaya çalışıyor,

Sağır oluyoruz.

Ama burası dünya.

Yalın ayakla doğduğumuz,

Yalın ayakla yok olduğumuz yer.

Ayakkabılarımızı çıkarıp,

İçine girmeye değmez diyenler var.

Çıkarıyoruz,

Giriyoruz,

Değmiyor.

Burası dünya.

Burası,

Tüm ilkesizliğiyle,

Hayatın köşe kapmacaları için tasarlanmış

Bir yer. 

Burası var olmaya çalışırken,

Yok olduğumuz bir yer.

Hadi,

Ayakkabılarını çıkar.

Değmeyecek ama,

Bunu anlamaya değer.