Karalar içindeyim.

Kapkara giysiler içinde.

Çantamda on parça giysi,

Bir bıçak,

İçimde ölmek hissi...


Güneş!

Tepemdeki güneş,

-Öyle çaresizim ki!-

Cebimde bozuk telefon,

Çavuştan alamadığım seksen lira.


Uzağım, fazlasıyla uzak.

Kendime, çevreme, evime...

Yuva dediğim hapishaneye.

Cebimde iki buçuk lira,

Bacıdan borç.

Kuşlar bile ötmüyor yanımda.

Nefretle doğdum,

Nefretle öleceğim.


Kaç, kaç, kaç! Durma.

-Gidecek, yatacak yerin yok.-

Sokaklar da istemiyor artık beni,

Kaldırımlarsa eski bir dost.


Kollarım, ensem, yüzüm,

Emek yanığı.

Neymiş efendim?

Öyle zormuş ekmek parası.

-Peh!-


İşçiyi ezmeye,

Namussuzluğa, zalimliğe,

Bahanesi, seksen lirası.


Yirmi birinci yüzyıl.

Memleket yakıyor içimi.

Caniler, tecavüzcüler, rüşvetçiler...

Gel, git zaman,

Değişiyor manzaram,

-Manzara hepsinden acı.-

Bunlar sensiz dayanılmaz bir sancı.


Başımda geri kafa, diktatör,

Kendi evine çıkınca sağla demokrasiyi.

Lanet olası faşisti, fanatiği,

Yineliyorum çağrımı:

Kaç, kaç, kaç! Durma.