Kan mı çözecekti, kurşun mu söyle?

Düşen nestalik başların ardından koluma,

böyle mi olacaktı sonu kuşandığımız filizlerin.

Keskin mi kalacaktın bir avuç bulanık suda.


Biraz külde kıvılcım mı olacaktın,

biraz hepin içinde hiç yoktan iyi.

Şimdi bu sarmaya meylettiğin tedirginliğin bir ucu boşta.

Suya dalmış gibi, dalgalanan her yakışta beni

buldum sanman lazım.

Yıkılmış gibi yılların derinliği.


Sana giderek gaddarlaşan topraklar bulanmış,

beni de hava sarıyor aynı senin gibi

Aynı kesilmiş toprak, aynı cemin gözlerini yere dikenleri.


Şimdi keşke yine bizim olsan türküsü söylenecekti.

Keşke kısılmadan bir şeylerin sirenleri.

Ağaçtan bir zırhı kuşanmadan göğsünle,

bir bakıp da kimsenin iyi,

diyemeyeceği bir haldesin.


Ama ben yine de bulacağım seni.


Bir taşın bağrı neresidir söyle,

Neresinden çatlarsın göğe süzüldüğün vakit.

Kısıldığın vakit kapana ses gibi,

bir ses gibi yükselirken üstelik.


Camı pencereyi indirip yürürüz biz o gün.

Çok kızgınız ve inanılmaz üzgünüz,

hala dönüşlerine bir şarkının deyip

Tozlu bir plakta, hiç titremeden üstelik.


Haydi diyen tüm ellere,

ben gelmiyorum demek mi lazım şimdi?

Seni, kavurucu sıcağın içinde kalakalacak bir adabında insan olmanın,

ben gördüm.

Sönmezken yüzündeki hatta ateş,

nasılsa buraya bir noktayı uygun gördüm der gibi bakacaksın.

Böyle aniden açacaksın kalbini.

Bir gece yarısı uyanıp anlayacağım seni.

Bir yarayı silip beni bilmeli demişsin,

Bir camın aksinde bulup durmuşsun.

Olanları durmadan görmüşsün bundan sonra, üstelik de bir rengi.

Silinip gitmekten kaçıyor gibi hem de.


Ama ben yine de bulacağım seni.


Şimdi dönmek toprağa mı daha kolay, yoksa eve mi söyle?

Şimdi bükmek bir demiri hiç dinmeyen bir neva yükselterek.

İnat büyüterek içlerinde.

Kımıldamaktan başka elden, ne gelebilir?


Şimdi geçmek kendinden ve yoldan.

Düşmekten iyidir dersiniz.

Böylesi bir yetimlikle,

ne korkunç bir durgunluk sömüren seni,

beni de yollara baktırtan her akşam.

Gece tam dökülecekken hem de.


Artık tufan dindi demişler, öyle mi?

Tutulmuşlar özgür, kovulmuşlar affedilmiş.

Tüm seslerin bağışlandığı geceyi ateşe,

kuma verelim özden gelmeyen şeyi.


Düşünmenin simyasında kovu,

Hükmetmenin yalancı bilgeliği.

Tanımam dedi sırtını dönüp,

tanımam dediğini ben ölümün içinden aldım,

ağzında çamura dönmüş zerrelerce iksiri

Durmak yakınlaşacak bize üstelik,


Ama ben,

yine de bulacağım seni.