Bu hava yeniden, güneş, bakmak ve görmek. Sancakları kırmak tam gidecekken. Sanmaların alnına bir kurşun, okunmak için yazılmamış yazılar. 

Ve bana bir ayna borçlusun,

içinde sen durmazken yazılan.


Bir şavk işte yeniden. Titreyerek gelen gökten aşkı al ve vur yollara. Bir bahçeyi kundaklamakta arzulusun. O bahçe de benim suyumdan bahşedildi bahçebana. 


Bu gark yeniden, sokulmak bir karartıya elleriyle. Buğu yeniden. Yeniden sarması bir sokağın bizi, içinde biz görünmüyorken. Hiç kimseler. Takıl ve sökül yeniden.


Bu taş yeniden, durup takılıyor alnıma, bu susmalar ağzımdan hiç bitmiyorken. Yutulmuyorken dünyamın pası. Yakınımda kubbelerin hası ve üzerinde bir yıldız yeniden. Yeniden bir merak yıldızı. Tabancalara bir isim konulmadı, vurulduğu yerde çöktü artık adım. 

Boş yöresindeyim bir kalbe kapanmanın yeniden.


Susuz yeniden. Aş yeniden ve aşkı yontup atmalıyım. Sökmeliyim seni ağaç bileklerimden. Gaybı gören gözlerde bul, susmuş bir dille cebelleşip yeniden sus. Susman bana bir kelime garantiliyor, susman beni dile getiriyor yeniden.


Bu korkulan şey, kaçılan biri, açılan bir kapı ama yalnız ben içindeyken. Cümle çerhi alemin baş döndürüp bitmesin.

Bir nefes ki buyurduğu ağzımdan hiç gitmesin. Fırtına, tayfun ve alaca tufan, bizimlesin. Sendeleyen kalbimi gör, tökezleyen ağzım benimlesin.


Bu aklın kıvrıldığı boşluk, koridorların yıkılması, sakınmam bir bebeği tüm sehergâhlardan. Bir felek yeniden. Tiz bir sesle aksayan sabah, bize hiç ulaşmayan akşamlardan korkup kaç. Seni hep korkmalarınla anımsayacağım. Korkulan gecenin münakisi ben olarak ağırlayacağım misafirlerimi. Kurtlar ve kuşlar ve cinler gibi dirilmeyi. Yeniden dirilmeyi akislerden.


Bu durmak yeniden, durmak yine. Burada durmak fark etmeden. Tüm ötelerden geçip burası olmak, ben olmak burada böyle duruyorken. Alnının çatında kış kıyamet uzuyorken ne serin bana bakmak. Üşümek, senden kaynaklanan bir rüzgar bana. Şimdi uzak, senden başlayan bir manzara. Selam edip beni taşlayanlara yeniden. Sesimde büyüyüp, örülmesi kader ağlarının. Yıkılması da ne erken dağlarının, yeniden.


Bu turuncu bozgun, akan kırmızı, ve yakıcı bir mavisi alevin. Soğumanın göz çatlatan bebeğindeyim senin için. Taşlardan yanayım, ateşlerden yanayım hem, bir solukta dirilecek gibisin, bir öpüşle yeniden.


Bu el değmemişliği yabaniliğin. Bu çatırdamaları kıvılcımlar ve kibritlerin. Suyun, içmek ve akmaklara bölünen sızıntısı. Bu her yerimden fışkıran ikilem ve durmadan savrulması. Her şeyin savrulması ben dururken. Durup, dururken akan kanımı kontrol ediyorum. Bir yanlışı burnundan atmanın yeni yollar doğurması. Tutulması ay ve akılların. Yanarcasına karışması elvanların. Artık yıkılması gökteki eyvanların. Yeniden.


Bu artık sona gelindiler. Bu efendiler! Neyi neresinden tutacağını bilmeyen budala kazancıları. Aklımızla alay eden devrimciler.

Bizi devirmekle bir ağacı yıkmış olacaksın yeniden. Özümdedir tohum ki büyümek için bekliyorum, can istiyorum güneşlerden. Seni soyundan tutup, gölgelerden ve bazı ateşlerden almalara meraklıyım. Senin göğünün merak yıldızıyım ben. 

Yan ve ışılda yeniden,

Yeniden ve söndürülmeden.