Etrafınıza bakın. İnsanlar ve şikayetleri...


Hiçbir insan sahip oldukları konusunda mutlu değil. Ama hiç aklınıza her şeyin düşünceden kaynaklandığı geldi mi?


Şimdi aklınızda bir şey canlandırmanızı istiyorum: 30 yaşınıza gelmişsiniz ve bir kardeşiniz var. Bugüne kadar aynı koşullarda ve aynı imkanlarda yetişmişsiniz ama birbirinizin tam zıddı karakterlere sahipsiniz. Biriniz çok kırılgan ve içine kapalı, diğeri ise dışa dönük ve atılgan. Dışa dönük olan ile çocukluğundan beri çok dalga geçilmiş, dışlanmış (öz güveninin zedelenmesi gerekirdi). Diğeri ise en ufak bir sıkıntı veya zorluk yaşamamış, hayatı güllük gülistanlık geçmiş anlayacağınız. Ama öz güvensiz ve içine kapalı olan da yine aynı kişi.


Peki neden böyle oldu?


Bu bir seçim meselesi. İnsanların %80 gibi büyük bir oranı, olumsuzluklar yaşadıkça içine kapanıyor veya pes ediyor. Yani kendini geliştirmektense yetersiz olduğunu "düşündüğü" konuyla ilişiğini tamamen kesiyor. Çünkü bunu yapmak hem çok kolay hem de bu hayatta yapabileceklerinizi olabildiğince az seçeneğe indirerek stressiz ve basit bir hayat yaşamak demek.


Kulağa gerçekten çok güzel geliyor değil mi? İşin üzücü gerçeği şu ki, hayat kolaya kaçıldığında yaşanmıyor.

Tüketiliyor!

Bu, hadi gidin, insanlıktan çıkın ve günde 24 saat çalışın demek değil. Sadece kendinizin en iyi halini "hayal edin" ve gerçekleştirmek için çalışın demek.


Değişimin anahtarı sizsiniz (kendiniz).


İnsan demek, gerçekten istediğiniz şeyler için kendinizi adamak, geliştirmek ve olmak demek.


Değişimin anahtarı sizsiniz (kendiniz).

Değişim zihinde başlar!