Yaşamın içinde savrulup dururken yaşamı anlamak pek de kolay olmasa gerekti. 

Tüketmeye ve bu nedenledir ki tükenmeye bu denli mecbur bırakılmış bir insan yumağının içinde ilahi tanrılara sığınmayı seçenler kendi tanrısını yaratıp ona tapanlar ve bizati tanrı tanımazlığa tapanlar arasında sıkışıp kalmak pek de şaşırtıcı olmasa gerekti. Tüm bu yavanlığın ve sıradanlaşan karmaşıklığın içinde ufak da olsa bir anlam kırıntısı yakalamış olanlar ise toplumun ezici bakışları ve farklılıkları sindirilmesi gereken bir yemek gibi gören eylemleri tarafından başarıyla bertaraf ediliyorlar


Kimsenin durup baktığı yok o kadar iyi uyum sağlamışlar ki bu keşmekeşe ayağa kalkıp isyan etmeleri gereken yerde kendilerine bir köşe kapma telaşı icinde herkes. Örgütlü bir caresizlik bu. Üstelik bütünüyle kendi eserimiz.

İnsanlığımızın son yüzyıldaki en büyük başarısı uyum sağlama yeteneğidir. Çok ölçekli kozmopolit bir uyum yasasının meyveleriyiz biz. Belki de düzen kurucular da bizim bu takdire şayan yeteneğimize güvenerek böylesi bir senaryoyu bize dayatıyorlar.

Bir çoğumuz kendimize biçilen rolden başka şansı olmadığını düşünerek sahneye çıkıyor. 

Ve perde perde kendi kayboluşumuzu oynuyoruz insanların hayran hayran alkış tutuşlarını izleyerek.

Ve nihayet son perde oynadığında ayakta uğurlayacaklar bizi. Fakat o zaman kimse alkışlamayacak.

Çünkü bu dünya dışından bir güç ellerini önlerinde bağlı tutacak herbirinin.