aynalara dalar bazen insan

kim olduğunu anlamak için.

uzun uzun inceler kendisini

yüzüne bakar özellikle

belki bir açık verir de sızarım içeri diye.


öylesine aynaya bakarken bir gün

bir şey farkettim

içim çekilir gibi oldu bir an

aynı bir uçurumun kenarındaymışım gibi.

fakat aslında aynıydı yüzüm

değişen bir şey yok gibi duruyordu.

ama gözlerim kendi karanlığına dalmıştı.

karanlığın ortasından dipsiz bir kuyu bakıyordu gözlerimin içine.

anladım.

içerideki bana, ben içerideki bana bakıyordum.

hem konuşmak istiyordu hem de kendini ele vermemek.

sanki içeride bir şeyleri korur gibiydi


söyleyemeyeceğini biliyordum

içeridekini korumaya çalışan da bendim bir yandan.

fakat o zamana kadar hep geçiştirmiştim bu karşılaşmayı.

hayatın içinde akıp gidiyordum.

çünkü

korkuyordum.

insanın kendisi ile yüzleşmesi korkutur insanı.

ben de hayret ediyorum doğrusu o zamana kadar kaçışıma.

hâlbuki ordaydı sürekli

nereye gitsem içimdeydi

kime baksam onun gözlerindeydi.


o gün pervasızlığım üstümdeydi yine

bıraktım kendimi o kuyudan aşağıya

ne olursa olsun,

söyleyeceklerini duymaya hazırım demiştim.

fakat bitmek bilmedi bir türlü düşüşüm.

insan düşerken içinde bir şeyler yükselir bilirsiniz

o yükselme hiç bitmedi.

içimde hep garip bir his var şimdi.

kimse konuşmuyor düşerken

hani nerede söyleyeceklerin?

sandığım gibi korumuyor kimse herhangi bir şeyi.

daha ne kadar kaldırabilirim bu hissi bilmiyorum.

şimdi biri içimde aşağı düşerken onun içinde bir şeyler yükseliyor.

hayat akmıyor eskisi gibi.

çakılacağım günü bekliyorum.