Daha yaşı olmayan bir şiir veriyorum dudaklarına

okudukça en derininden bir nefes al, sonra çık ağla

çok belkili mutluluklar ve bugünlerden kısa bir buğu

müsterih ol doğmak meşhur, yine kırarım kabuğumu

ara sıra hatırla, kahkahanla içimde tuttuğum ritmi

yahut gün batarken, rengini içimizle birleştirdiğimizi

gülüyordun, gülüşünden tuttum seni kaç kez,

düşüyordun aklımı başımdan

şimdi tanısınlar ikimizi de yeminli göz yaşımdan.



Karlı bir anadolu ortasındaydık, ağaçsız yıllarda

ceplerimde tohumu vardı, bin yılların rahmeti

kurudu açılmak için gülüşünü bekleyen gonca

bulup kıramadım bir çağ ötesi olan bu laneti

kırıp da uykuna rüya bırakamadım doyasıya



Bir akdeniz olan yüzünde vakit hep gün batımıydı

zeytin ağaçlarının tepelerinde gezinen kuşlar,

onlar sanıyorum beni avuçlarına parçalamaktaydı;

ne güzel talih ve ne acımasızdır bu dokunuşlar

kaç parçaysam, her parçam bunu da nimet saydı

***


Kaça katlarsam katlayayım kalbimi,

daha seni görür görmez açılır karşında

içinden tutup, ne kadar edersem o kadar say

senden fazla değilim ve sen ne kadar temiz, saf

ellerinle alıştır beni bu denize, göklere

yeşersin ceplerimdeki tohumlar