hışırdayan yapraklar ezilir
ayaklarımın altında.
ezilmemiş bir ben—
(ama kırıklar içimde, dallarım)
toplanmış kırıklar toplanmış, yol oluyor eve:
kapı yamuk—
bir çatlak, zamanın ağzı.
yüzümü tanımıyor.
BOŞLUK dediğin bu mu?
sessizlikten bir el, uzanan
ama beni tutmaz.
konuşmaz, bağırmaz.
bir bebek suretinde
kaybolur—
bir boşluk, sadece düşüş…
köpek—
bir gölge, gözlerimde büyüyen.
köpek—bir suçlu,
ben öyle dediğim için.
ve ellerim—hep ellerim.
taş,
kan,
bir an, kendi ağırlığında batan.
neden?
(bir soru değil bu.)
cevap, kan gölünde yüzerken
aranmaz
beşiğin altında çıtırdıyor:
bir kurdun ölüsü
bir köpeğin sadakati,
ve ben—bir siluetten—
(olamam hiçbir şey)
gülümse, kırık—bir ayna
ama aynalar konuşmaz.
bir çocuğun al yanakları,
ama annesi duymaz.
anneler bazen ölür çünkü,
henüz soluklanırken—
(ben ne zaman öleceğim?)
dutlar düşer, kırmızı lekeler.
Rüzgâr, gökyüzünü taşır—
gök dağılır, bir su birikintisine düşer.
Ben—
burada değilimse
(her yerdeyim)