Ne zamandır burada kalıyorum? Boğucu birtakım eşyalar üst üste gelmiş. İnsan yığınlarından oluşuyor sanki. Başımı kaldırıyorum, bir türlü sonunu getiremediğim kitaptan. Odaya göz gezdiriyorum. Her yerde toplu cesedi andıran eşyalar. Neden her şeyi insana benzetiyorum? Bu odada gezinmek mümkün değil. İki adım ötemdeki pencereyi açıyorum. Dağıttığım kuş yuvasından arta kalan birkaç çalı, çırpı bana bakıyor. Pencerem ne zamandır bir duvara bakıyor? Ne ara evimin önüne bir bina daha yapıldı? İçimin sıkıntısına en iyi sigara gelir diyerek bir sigara yakıyorum. Dumanın beni boğmasına aldırış etmeden, sanki otobüse yetişmeye çalışıyormuşçasına hızlı hızlı içime çekiyorum. Kasvetimin aralarına beyaz tonları eklenmişçesine açıldı rengi. En büyük yanılsamalarıma yenisini ekliyorum. Cılız bir ışık görür gibi oluyorum karşımdaki duvardan. Işığın vurduğu yerde yeni yeni filizlenmeye çalışan küçük bir ot yığını bana bakıyor sanki gülümseyerek. Bunalıyorum bu saçmalıklardan. Ne anlamsız bir gün!  


Odamdan çıkıyorum. Annem olsa: ‘’İninden çıkmışsın.’’ derdi. Tam mutfağa doğru adım atacağım sırada kapının zili çaldı. İnsanı ayağına getirten sesleri ömrüm boyunca sevemedim. Umursamıyorum. Çalar susar, banane! Tekrar çalıyor zil. Bu sefer sesi sanki daha bir acıklı gibi. Merdivenlerden hızlıca aşağıya iniyorum. Kapıyı açtığımda karşımda daha önce hiç görmediğim bir insan. Sanki kalbim onu bekliyormuş gibi; sanki yıllar önce dönmesini beklediğim sevgilim dönmüş gibi sevinçli. Yüzüme bakıp gülümsüyor. Hem bir kadına benziyor hem de bir adama! Bu cinsiyetsizlikte yeni moda oldu! Bakıyorum boş boş yüzüne. O gülümsemeye devam ediyor. ‘’Nicedir karanlıktasın, gölgelerinden çıkmaya ne dersin?’’ dedi duru bir sesle. Ne hissedeceğimi bilemeden ya öf hadi ya diyerek kapıyı kapattım. O anda mideme yumruk yemiş gibi bir hisle kala kaldım. Gözlerim istemsizce doldu, hıçkırarak ağlamaya başladım.  


Cenin pozisyonunda buldum kendimi. Güvendiğim tek yer anne karnıydı. Kapının önünde ısrarla tıklama sesi devam ediyordu. Beni rahat bırak! Sen kimsin? Tıklama sesi kesildi. Kulak kabarttım, bir ses yoktu. Yine yalnız kalmıştım bu etten duvarların içerisinde. Gözlerim dolu etrafıma baktım. Duvarlar hakikaten de insana benziyordu. Hayır ben bunları tanıyorum! Geçmişim mi bu duvar dediklerim? Korku dolu kapıya gittim. Ne idüğü belirsiz insan orada bekliyordu beni. ‘’Kendi hapishanenden çıkmaya hazır mısın?’’ dedi gülümseyerek.  

 

 Büşra Ayülkü